Selamun Aleykum 🌿
Medya | Bölüm Resmi
•••
"Kaan. Neden buraya getirdin beni?"
Damarlarının gerim gerim gerildiğini hissediyordu Dilara. İç içe geçen uzun parmaklarının ne denli soğuk olduğunu ise hissediyordu elbette. Nasıl olmayacaktı? Kaan'ın ne yapacağı belli olmazdı ki.
Kaan ise cevap vermek yerine arabadan iniyor ve genç kızın olduğu tarafa dolanarak kapısını açıyordu. Donuk bir sesle söylediği cümle, daha da ürpertiyordu zavallı kızı.
"İn."
Her şeye rağmen bir şeyler anlatmaya çalışan Dilara ise "Kaan. Lütfen bırak beni gideyim." Diye yalvarıyordu adeta.
"İn arabadan, hadi!"
Adamın ikna olmaya hiç niyeti yoktu belli ki. Eli mahkum iniyordu daha önce belki yüz kere geldiği evin bahçesine. Hiçbir şey değişmemiş aksine her şey aynı duruyordu burada. Ah, O'na neydi ki bahçeden, evden?! Bir an önce gitmesi, Kaan'dan kurtulması gerekiyordu. Düşünmesi gereken buydu şimdi.
Yavaşça adımladığı çimlerde bir anda arkasından itilmesiyle yalpalıyordu Dilara. Esasen çok şiddetli bir itme değildi bu lakin yaprak gibi savrulan güçsüz bedeni buna karşı bir dirayet gösteremiyordu. İnsanı en savunmasız yapan şey, hiç şüphesiz düşüncelerinin ağırlığıydı.
Arkasında hissettiği elin sahibine bakıyordu daha sonra. Burnundan soluyan ama hiçbir duyguyu hissedemediği adam ittiriyordu onu. Kaan'ın bu hareketlerinden korkmasa, bağırıp çağırır arkasına bakmadan giderdi oradan. Ama şuan adamın ruh halinin iyi olmadığının farkındaydı. Şimdilik idare edip, Kaan'ın siniri geçtiğinde giderdi nasıl olsa.
Genç kız düşünceler içinde boğulurken çoktan kapıyı açan yardımcıyla içeri giriyorlardı bile. Salona ulaştıklarında evde başka kimse olmadığını anlıyordu Dilara. Anlamadığı şey adamın neden O'nu buraya getirdiğiydi.
"Al şunu."
Anlamazca Kaan'a ve elinde tuttuğu kağıda bakıyordu genç kız. Bu da neydi böyle? Elini usulca uzatıp çekiyordu genç adamın parmaklarından, sararmaya yüz tutmuş olan kağıdı. İçinde ne yazdığını bilmemesi ise korkutuyordu deli gibi.
"Bu, b-bu ne Kaan?"
"Bu inanmadığın şeyin kanıtı."
Ne? Böyle bir şeyin olmadığına inanmak istiyordu genç kız. O yüzden hızla açıyordu katlı olan kağıdı. Bir çırpıda kağıdın üzerinde dolanıyordu gözleri. Usulca yaşlar inmeye başlıyordu daha sonra. Doğruydu. Bu babasının yazısına çok benziyordu. Ve imza... Taklid edilmesi imkansızdı değil mi?
Dizleri üzerine çöküyordu genç kız. Bu çöküş, ruhuna aldığı darbenin yanında hiç kalırdı halbuki. Gönlü mü? O paramparçaydı şimdi.
•••
Muhammed Emir sert bir fren ile duruyordu verilen adreste. Hızla arabadan inerken etrafına bakınca evin büyüklüğünü idrak etmesi de oldukça hızlı oluyordu. Ayakları olduğu yerde tutulup kalan genç adam evin her yerinde mazlum insanların haykırışlarını duyuyordu sanki. Son bir kaç günde öyle şeylere şahit olmuştu ki, Kara Koku'yu bu dünyadan temizleme fikri gelip kuruluyordu yine zihninin bir köşesine.
Siyah demir kapıyı eliyle ittirip içeri adımlıyordu. Tam evin kapısına ulaştığında karşısında beliren takım elbiseli cüsseli adamlarla ise durmak zorunda kalıyordu genç adam. Kim olduğunu soran adamlara Kaan Kara için geldiğini söylüyordu. İçeri giremediği, Dilara'yı göremediği her dakika gömleğinin bir düğmesini açmak zorunda kalıyordu Emir. Yakasını sanki genişleyecek gibi çekiştirip duruyordu. Boğuluyordu çünkü, gerçek manada.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUH-U MESRUR [✔️]
Spiritualité"S-sen, sen bana böyle şeyler soramazsın. Yalandan sözlendik diye benim üzerimde söz söyleme hakkına sahip değilsin." Bir yandan konuşuyor, bir yandan da göz yaşlarını siliyordu genç kız. Bu ne tezat bir ilişkiydi? Kalbi yanıyordu Emir'in, duyduklar...