●●●●●●●●
Yanına gidip gitmemekte kararsız kaldım. Bir süre uzaktan izledim onu. Başını eğmiş ayaklarını seyrediyordu. Ellerinide birbirine sımsıkı kenetlenmiş sıkıyordu.
Sonra ayaklarımın ağrısına daha fazla dayanamadığımdan gidip yanındaki salıncağa oturdum.
Ona bakmıyordum fakat o ben yanına oturduğumda başını kaldırıp bakmış birkaç dakika beni seyretmişti. Sanırım ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
Daha sonra tekrar önüne döndü ve ayaklarını izlemeye devam etti. Hiçbir şey yapmadan beklemek canımı sıkıyordu. Bu yüzden konuşmaya karar verdim. Tam ağzımı açıp bir şeyler diyecektim ki o da ayağa kalktı.
Gitmek için hareketlendiğinde "Nereye?"diye sordum başımı kaldırıp.
"Yalnız kalacağım bir yere."dedi. Tekrar hareketlenirken "Otur."dedim sert bir sesle. Aslında sesim istemsizce sert çıkmıştı.
Bir anda kaskatı kesilmiş gibi kaldı ayakta. Sonra sesimi biraz daha yumuşatıp "Yani, benim yüzümden gitme. Ben sadece biraz oyalanıyorum. Beş-on dakikaya gideceğim. Rahatsız olma. Otur."dedim.
Yutkunup geri oturdu çekingence. Korkmuş gibi davranıyordu anlamadığım bir şekilde.
"Neden böylesin?"dedim. Ürkek bakışlarını bana çevirdi. "Merak etme seni yemem."diye ekledim. Bir şey demeyip bana bakmaya devam etti.
İlk kez böyle bir erkek görüyordum. Özgüvensiz olabilirdi fakat oldukça yakışıklıydı. Özgüvensiz olmasıni anlayamıyordum. Tam bir bad boy tipi vardı aslında.
Saate baktım. Ben evden çıkalı neredeyse üç saat oluyordu.
"Bitirmişlerdir herhalde..."diye mırıldandım. Minho'dan "Huh?"diye bir ses çıktı. Bende ona dönüp "Huh?"dedim. Mal mal birbirimize bakıyorduk. "Bana mı dedin?"diye sordu.
Başımı iki yana salladım. "Hayır. Kendi kendime konuşuyordum."
Buna karşılık başını salladı hafifçe.Yutkunup devam ettim. "Kardeşimin yapım aşamasına şahit oldum da. O yüzden evden çıktım. Oysa yemek yiyecektim. İştah bırakmadılar insanda."diye söylendim.
O ise sadece başını salladı. Tanrı aşkına neden konuşmuyordu doğru dürüst?
Bir süre onun yan profilini inceledim. Geçen hafta karanlıkta çok net görememiştim ama o olduğuna emindim. Çok güzel bir yüzü vardı. Pamuk kadar yumuşak duran saçları alnına dökülüyordu. Kedi gözleri vardı. Şekilli bir burnu, sivri bir çenesi vardı. Hem ince, hem de kalın dudakları vardı ve şuan o dudaklarını dişliyordu.
Çok sevimli durmasının yanında, dudaklarını hareket ettirdiği için gözlerimi oradan alamıyor ve kalp atışlarım hızlanıyordu. Bu öpme isteğide nerden çıkmıştı?
Kendime gelmemi söyledim içimden. Ardından başımı iki yana sallayıp düşüncelerimi kafamdan atmaya çalıştım. Ben böyle biri değilim. Neler oluyor bana.
Bakışlarımı çekmiş olsamda bu istekten kurtulamamıştım. En sonunda ayağa kalkıp koşar adım oradan uzaklaştım. Neler oluyor böyle?!
Eve geldiğim gibi kendimi odama atıp kafamı yastığa bastırdım. Kendimi boğmak istiyordum. Ben cidden bu değilim...
"Kendine gel Kang Eun Ji. Kendine gel. Kendine gel..." diye mırıldandım yastığa bastırdığım için boğuk çıkan sesimle.
Ne kadar o pozisyonda kaldım bilmiyorum ama artık fotosentez yapmaya başlamıştım. Babam gelip akşam yemeği için çağırmasaydı öyle kalmaya devam edebilirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHOBIA ● Lee Know
Fanfiction[TAMAMLANDI] Olay, jinofobisi* olan Lee Minho (Lee Know) ile cüretkar bir kız olan Kang Eun Ji arasında geçiyor. Bir gün annesi artık Kang Eun Ji ile baş edemeyince onu boşandığı kocasının yanına, Busan'a bir nevi sürgün ediyor. Eun Ji, babasının e...