°°°°°°°°°°°°°°●●●●●●●●●●●●●●●●●
Yavaşça açtı gözlerini. Rahatlayıp derin bir nefes aldım. "Bir şey oldu zannettim..."diye mırıldandım. Minho sırtını dönüp "Git."dedi.
"Yah!"dedim sesimi biraz yükseltip, sinirlenmiştim. Yutkunup kendimi sakinleştirmeye çalıştım ve "Gitmiyorum."dedim kararlı bir şekilde.
"Gitmiyorum işte, var mı. "deyip yatağa oturdum ve kollarımı göğsümde kovuşturdum.Şuan çocukça davranıyor olabilirdim fakat inat etmiştim.
Minho iç çekip battaniyesini daha çok kafasına çekti ve uyumaya devam etti. Ben de öylece oturmaya devam ettim. Canım sıkılıyordu. Oturduğum yerden etrafı inceledim bir süre.
Evin geri kalanı gibi odasında da pek bir şey yoktu. Çalışma masası ve kitaplık, gardırop, yatak ve yatağın yanında küçük bir komodin. Etrafta gri, lacivert ve ahşap renkleri vardı. Kitaplığına bakarken gözüme bir kitap çarptı. Ayağa kalkıp kitaplığa yaklaştım ve kitabı aldım.
Bu kitabı daha önce okumuştum. Çok beğendiğim bir kitaptı. Dünyayı dolaşıp tanıdığı insanların hikayelerini anlatan bir gezgin çocuğun hikayesiydi. Tanıdığı yüz insanın hayat hikayesi... ilk okuduğum zamanlar pek bir şey çıkartamamıştım fakat yeni yeni anlıyordum anlatmak istediği şeyleri.
Hazır tekrar karşıma çıkmışken, bir kez daha okuyabilirdim.Kitapla birlikte yatağa geri döndüm ve battaniyenin içine girdim. Oda çok soğuktu. Kar yağdığı zaman nasıl burda kalabildiğini merak etmiştim. Battaniyenin içine girer girmez Minho'nun sıcaklığı ayaklarımı ısıtmaya başlamıştı. Her ne kadar o yatağın öbür ucunda olsa da.
İyice yerleşip kitabı açtım ve okumaya başladım. Bu sefer okuduğum kitap bana ayrı bir dokunuyordu. Sayfaları tekrar tekrar okunmaktan eskimişti. Bazı yerlerin altı çizilmiş, not alınmıştı. Yazarın yazdıklarını okurken bir yandan da Minho'nun yazdıklarını okumak bana tarif edemediğim garip bir duyguyu yaşatıyordu. Aynı zamanda da hemen yan tarafımdan gelen onun kokusu ve kitabın kokusu birleşip kalbime dokunuyordu âdeta.
Bu garip hisle tüm dünyadan soyutlaşmış gibi okudum kitabı. Bir yerden sonra kitabı okumayı bırakıp Minho'nun notlarına odaklandım. Bir çok yere not almıştı. Fakat en çok şu dikkatimi çekti, Edward ve gittiği bir köyde tanıştığı kız olan Maria'nın konuşmasından;
*Çünkü Maria, içimdeki çocuğa dokunuyorsun.*
Sözünde aldığı notta şu yazıyordu:
"Benim de içimde bir yerlerde öyle bir çocuk var mıdır? Onu tekrar bulabilir miyim bir gün? Birisi bana yardım eder mi, yoksa ben mi çıkarmayı öğrenmeliyim?"
Neden şu anda yanımda uyuyan adamın kalbini öpesim var?
Güzel yüzünü inceledim bir süre. Kitaba öyle bir odaklanmışım ki tekrar benden tarafa döndüğünü fark etmemişim.
Kitabı yandaki komodinin üzerine bıraktım ve Minho'nun üzerine doğru eğildim. Ona yaklaştıkça yüzüme o hoş sıcaklık ve güzel koku vuruyordu. Elimi saçlarına götürüp hafifçe okşadım.
"İçindeki çocuğu sen çıkartabilirsin ancak. Başkaları o çocuğu incitmek isteyecekler, üzecekler, mutlu ediyormuş gibi gözüküp arkasından vuracaklar, onu öldürmek isteyecekler... Fakat sen onu hep koruyacaksın. Tüm yaraları sen alıp o çocuğu kurtaracaksın. Ve en ihtiyaç duyduğun zamanda yanında başkaları değil, o çocuk olacak. Elinden tutacak ve oyun oynayacaksınız. Hiçbir şey olmamış gibi, gülümseyeceksiniz. Eğer onu bulmak istiyorsan, başkalarından önce sen onu incitmeyi bırak."diye fısıldadım kulağına.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PHOBIA ● Lee Know
Fanfiction[TAMAMLANDI] Olay, jinofobisi* olan Lee Minho (Lee Know) ile cüretkar bir kız olan Kang Eun Ji arasında geçiyor. Bir gün annesi artık Kang Eun Ji ile baş edemeyince onu boşandığı kocasının yanına, Busan'a bir nevi sürgün ediyor. Eun Ji, babasının e...