☆7°

5.4K 397 226
                                    

°°°°°°°°°°°°°°●●●●●●●●●●●●

Bizi eve kadar bıraktığı için Bay Kim'e teşekkür ettim ve arabanın kapısını kapattım. Bay Kim hızla uzaklaşırken arkasından bir kaç saniye izledim. Ardından Minho'ya döndüm.

Bana kısa bir bakış atıp evine ilerledi. Ben de peşinden gittim. Kapının önünde bir süre ceplerini yokladı. Anahtarını arıyordu belli ki. Yanına ilerleyip ona bakmadan elimdeki anahtarla kapıyı açtım. Ardından eve girdim.
Girişten bile evin ne kadar temiz olduğu belliydi. Ayakkabılarımı çıkarttım o yüzden. Kenardaki terlikleri de görünce çıkartmakta iyi yaptığımı anladım.

Minho arkamdan gelip "Ne yapıyorsun?"diye sordu. Cevap vermeyip içeri girdim. Karşıma ilk olarak koca salon çıktı. Salon aşırı büyük olmasına rağmen sadece ortada küçük iki kişilik bir koltuk, bir sehpa ve televizyon vardı. Yerde de lacivert bir halı. Duvarlar gri renkliydi ve bomboştu. Sol taraftaki kapıdan girdiğimde mutfakla karşılaştım. Burada da kocaman bir ahşap yemek masası vardı. Mutfak tezgahı, dolaplar ve buz dolabı. İlerleyip buz dolabını açtığımda onun da bomboş olduğunu gördüm.

"Ne yiyorsun sen?"diye sorarken buzluğa bakıyordum fakat o da boştu. Çekmeceleri karıştırdım, çatal, bıçak, kaşıktan başka bir şey yoktu. Dolaplarda da bir kaç kaptan başka bir şey yoktu. "Anlaşıldı. Bir alış veriş listesi hazırlamam gerek."dedim kendi kendime. Ardından evi dolaşmaya devam ettim. Alt katta bir küçük banyo ve bir yatak odasından başka bir şey yoktu. Ben de üst kata çıktım. Üst katı bizim evimizinkine benziyordu. İki ebeveyn odası, bir misafir odası, bir de ortak banyo. Ebeveyn odaları boştu. Sadece yataklar ve dolaplar vardı. Minho sanırım misafir odasında kalıyordu. Çünkü nevresimleri takılmış tek yatak orada vardı ve benim odama bakıyordu.

Çalışma masasına baktım. Bir sürü test kitabı vardı. Aldığı notlar, kalemler, post-itler...  Yan tarafta da bir kitaplık vardı ve tamamen doluydu. Çalışmaya önem veriyordu. Bir fizik kitabını incelemeye başladığımda kitabı elimden alıp "Git artık." dedi.

Ona baktığım da o, bana bakmıyordu. Buna sinir oluyordum. "Neden?"diye sordum.
"İstemiyorum seni. Çık evimden."dedi.
"Ben çıkmak istemiyorsam?"dedim.

"Çık,"dedi. Ardından gözlerime bakıp "...lütfen, çık git."dedi.
Kalbim ağrıdı biraz. Sanki annemin 'artık babanla yaşayacaksın' dediğinde ki hüznü tekrar yaşadım.  Bana öyle bir bakıyordu ki, içime işliyordu. Bana bakmamasının kalbim için daha iyi olacağını düşündüm. Sağ elim onun gözlerine gitti. Kirpiklerinin ucuna bile dokunmadım sayılır. Gözleri kapandı. Ellerim hala gözlerinin hizasındaydı.
"Tamam. Ben gideyim o zaman."dedim. "Sen de dinlen. Doktorun verdiğinden başka ilaç içme."diye ekledim.

Elimin arkasından başını salladı. Gözlerim dudaklarına kayarken kendimi dizginleyip hızla odadan çıktım. Ardından alt kata inip dış kapıya yöneldim. Ayakkabılarımı giyip evden çıktım. Hemen yan eve girip kendimi salondaki koltuklardan birine attım.

Tamam. Kabul ondan biraz etkileniyorum...

Gece ne yaptığına bakmak için perdemi aralayıp karşı eve baktım fakat onun perdesi kapalıydı. Ben de kendiminkini kapatıp yatağıma uzandım. Biraz He Ran ile mesajlaşıp sohbet ettikten sonra uyudum.

●●●●●●●●●●●¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Ertesi sabah, çok güzel kokularla uyandım. Saate baktığımda henüz sabahın altısıydı. Bu güzel kokular yüzünden iyice acıktığım için kalkıp hazırlanmaya başladım. Bu sabah okula erken gidebilirdim. Giyindikten sonra aşağı indim. Jin Ri bir şarkı mırıldanarak mutfakta yemek yapıyordu. Sadece kahvaltı değil, öğle ve akşam yemeği olacak kadar çok şey yapmıştı.

PHOBIA ● Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin