☆6°

5.5K 396 362
                                    

°°°°°°°°°°°°°°°°●●●●●●●●●●●●●●●

Ertesi gün büyük bir baş ağrısı ile okula gittim. 'Keşke uyumadan önce bir bardak su içseydim' diye düşündüm.

Minho yine erkenden sınıfa gelmişti ve başını sıraya koyup gözlerini kapatmıştı. Ona da bakamıyordum dün yüzünden. Resmen yarı çıplak görmüştü beni. Bir süre sonra He Ran gelmişti. Onunla birlikte bahçeye çıktık ve kamelyaların birine oturduk. Bir süre boşboş sohbet ettikten sonra heyecanla "Hiğğ! Jisung geliyor!"dedi.

Baktığı yere baktım. Üç erkek yan yana dizilmiş şakalaşarak yürüyorlardı. "Hangisi?"diye sordum He Ran'a.  "Ortadaki ceketsiz olan."dedi.

Ona baktım. Diğer ikisine göre biraz daha kısaydı. Siyah saçları, tombul yanakları, sivri bir çenesi, badem gözleri vardı. Uzaktan bile bir sincapa benziyordu.

"Nasıl? Çok tatlı değil mi?"diye sordu He Ran. Ona dönüp onaylarcasına başımı salladım. O ise hayran hayran onu izliyordu. "Bakışlarını çek artık.  Anlayacaklar."dedim ona gülerek. Boğazını temizleyip oturuşunu düzeltti. "Evet. Kendimi kaptırdım."dedi utanarak.
Şuan çok sevimliydi.

Zil çaldıktan sonra sınıfa döndük. Minho hâlâ uyuyordu. Tüm ders boyunca onu izledim. Zil çalıp He Ran yanıma geldiğinde bile gözlerimi ondan ayırmak istemedim. Dışarıya çıkmayı teklif etti. Tam kalkıp onunla çıkacakken nöbetçi öğrenci He Ran'ı çağırdı. O da ne olduğunu öğrenmek için yanımdan ayrıldı.

Bende Minho'yu izlemeye devam ettim. Neden her sabah uyuyordu acaba?
Gözlerine ışık vurduğunu görünce dizilerdeki gibi elimi siper etmek yerine kalkıp perdeyi kapattım.

Ben tekrar otururken o yerinde kıpırdandı. Uyandırdığımı zannettim fakat sadece yüzünü benden tarafa çevirip uyumaya devam etti.

Çok güzeldi.

Güzel kelimesi bile yetersiz kalıyordu sanki. Hiçbir kelime onu iyi betimleyemezdi. Yetersiz kalırdı.

Elim istemsiz olarak kaşlarının üzerine dökülen yumuşak saçlarına gitti. Parmaklarımın ucuyla dokundum hafifçe. Sıcaklık parmak uçlarımdan tüm vücuduma yayıldı. Hareket ettirdiğim saçlarından bahar çiçeklerininin kokusu doldu burnuma. Sanki ellerim pismişte o güzel kokuya zarar verecekmiş gibi hissedip çektim ellerimi. Gözlerim yüzünü ezberliyordu adeta.

"Yeni öğrenci."diye bir ses duydum. Başımı sesin geldiği yöne çevirdiğimde öğretmenin çoktan geldiğini ve derse başladığımızı fark ettim. Bana da öğretmen seslenmişti.
"Efendim öğretmenim?"dedim nerede olduğumu yeni hatırlamış gibi.
"Bu problemi de sen çöz."dedi tahtayı gösterip.

Bir anlığına gerilsemde tahtadaki sorunun bildiğim bir konudan olduğunu görünce kalkıp çözmeye başladım. Yaptığım birkaç ufak hatayı da öğretmen düzelttirdikten sonra yerime oturdum. Bana biraz daha çalışırsam daha iyi olabileceğimi söyledi.

Diğer dersler boyunca Minho'ya bakmamak için direndim. Çünkü derse odaklanamıyordum onun yüzünden. Teneffüslerde de He Ran ile geziyorduk.

Son dersten bir önceki ders He Ran annesi onu almaya geldiği için gitmişti. Sanırım bir işleri vardı. Akşam beni haberdar etmesini söyledim ve ayrıldık. Son derside sıkılarak zar zor geçirdikten sonra okul bitti ve ertesi güne kadar beraat edildik.

Sonunda rahat bir nefes alıp toparlanırken Minho'nun hâlâ uyuduğunu gördüm. Çantamı topladıktan sonra
"Minho-ya, uyan artık okul bitti."dedim. Hiçbir hareket yoktu. Omzunu dürtüp seslendim. Fakat yine kıpırdamıyordu. Endişeyle tekrar seslendim fakat yine tık yoktu.

PHOBIA ● Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin