☆30°

4.5K 360 151
                                    

Hayatımda yazdığım en uzun hikaye oldu.
Bu yüzden bir alkış alırım *chan'in tiny clapsları

#

Tanrım, sana şükürler olsun.

O karanlık gecelerde, odamın köşesinde titrerken küçük ellerimi birleştirip sana ettiğim duaları kabul ettiğin için.

Senden ümidimi kestiğim için özür dilerim. Tek yapmam gereken sabretmekmiş. Tek yapmam gereken bana verdiğin bu sınava biraz daha dayanmakmış.

O zamanlar çok küçüktüm ve tek başımaydım. Sığınabileceğim bir yer yoktu. Tek dostum olan kedim Dongie'de canavarım tarafından öldürülmüştü. Onu ağlaya ağlaya evin arka bahçesindeki ağacın dibine gömdüğümü hatırlarım. Yakamamıştım onu. O masumdu çünkü. Cennete gidecekti. Bu yüzden bir azap daha çekmesine izin veremezdim.

Umarım o iyi bir yerdedir. Gökyüzündeki yıldızların arasında olduğuna inanıyorum, tıpkı anneminde oralarda bir yerde olduğuna inandığım gibi...

Lütfen onlara merhamet et ve cennetinden güzel yerler ver.  Bir gün ben de senin yanına geldiğimde, onları mutlu görmek istiyorum... Fakat henüz yapmam gerekenler var. Senden bana uzun ömürler vermeni istiyorum, çok mu kötüyüm...?

Söylediğim gibi, küçükken çok korkardım. O günler hiç bitmeyecek gibi gelirdi. O sıcak ve boğucu odanın içinde geceleri uyku vakti alkollü bir şekilde gelen o kadından kaçamamak büyük bir ızdıraptı.

Bana dokunurdu. Saçıma, yüzüme, göğsüme, kollarıma, bacaklarıma, kasıklarıma, kalçama dokunurdu. Kaçamazdım ondan. Bileklerimi hep sıkıca tutardı. Ellerimi kendi vücuduna dokundurturdu. O kırmızı rujunu boca ettiği dudaklarını vücuduma değdirirdi.

İğrenirdim. Kirlenirdim. O gittikten sonra vücuduma bakıp tiksinirdim. Saatlerce ağlardım. Banyo günlerim geldiğinde saatlerce banyo yapıp o kirimi üzerimden akıtmaya çalışırdım ama ne kadar sürtersem sürteyim o kir derime yapışıp asla çıkmazdı. Tırnaklarımla derimi soyardım. Ne kadar canım yanarsa yansın o kirli tenimi çekip atmak isterdim üzerimden. Her yerim canavarımın bıraktığı ve kendi yaptığım yaralarla dolardı.

Onun olmadığı saatler mutlu ve çabucak geçerdi. Ama o geldiğinde bir saat bile bir asırmış gibi geçerdi. Babama beni kurtarması için yalvarmak isterdim hep. Fakat hep susturulurdum canavarım tarafından.

Bir gün o gittiğinde, çok şaşırmıştım. Gerçek miydi diye sorgulamıştım uzun bir süre. Asla kurtulamayacak gibiydim. O yine gece gelip bana dokunacak gibiydi. Fakat gelmedi. En azından fiziksel olarak...

Babam her şeyi öğrenmiş olmasına rağmen beni bir eve bırakıp gitti. Yanıma yardımcılar bırakırdı hep. Ama onlarda kadındı. Sanki onun gibi bana zarar vereceklerini düşünürdüm. Korkar çığlıklar atar ve ağlardım.
En sonunda onlar da gitmişti. Yapayalnız kalmıştım yine.

Geceleri uyuyamazdım. Sanki  ben gözümu kapattığım an o kapı açilacak ve karanlıkla birlikte içeri girecek gibiydi. Asla geceleri uyuyamadım. Fakat uyumam gerekliydi. Sabahlara kadar uyanık kalır, gündüzleri uyurdum.

Yaşım ilerledikçe okula gitmem gerekmişti. Fakat nasıl gidebileceğim konusunda en ufak fikrim yoktu. Bir sürü yabancının yanında...

Doktora gittim. Beni sosyofobimden kurtarmaya çalıştı. Az çok kurtuldumda ama jinofobim hâlâ devam ediyordu. Her hangi bir kız on adım yakınıma gelse ardıma bakmadan kaçıyordum. Çoğu zaman deli olduğumu düşünüyorlardı.

Kimse gelip 'nasılsın' diye sormazdı. Ben de gidemezdim. Hiç arkadaşım olmadan, yapayalnızdım. Bu anlarda kendimi kitaplara verdim. Hayali karakterler beni başka dünyalara götürürken biraz olsun rahatlıyordum.

Sonra bir gün o çıkageldi. Ilk karşılaşmamızda beni kalpten götürmüş olsa da, sonralar telafi etmeye çalışmıştı. Onu garipsemiştim. Benim yanımdaydı. Ve bu başlı başına ilginçti. Neden benim yanımdaydı? Neden benimle konuşmaya ve yakın olmaya çalışıyordu? Bana zarar mı verecekti? Gerçekten mi arkadaş olmak istiyordu? Aklımda binlerce soru vardı ve ben bunlara cevap bulamıyordum.

Sonra o da bana dokunmaya başladı. Ama bu farklıydı. İncitmeden, nazikçe dokunuyordu. Bundan rahatsız olmuyor hatta huzur buluyordum garip bir şekilde. Sanki kalbime dokunuyordu.

Benimle ilgileniyor ve sevdiğini hissettiriyordu. Beni güldürüyordu ve önemsiyordu. Ona gerçekten kalbimi açabileceğimi hissetmiştim.

Sonra o bir hata yaptı. Şuan için, artık önemli değil ama, o an çok korkmuştum ondan.

Uzaklaşmıştım. Bir daha asla mutlu olamayacağımı, herkesin bana zarar vermeye çalıştığını düşünmüştüm. O sonradan bana kendisini affettirdi.

Bir daha öyle bir hata yapacağını zannetmiyorum çünkü artık önemli değil. O bana istediği gibi dokunabilir, cünkü ben ona kendi isteğimle dokunabiliyorum. Ve hissettiğim korku ya da endişe değil, tatlı bir heyecan.

O şuanda bile yanımda tatlı tatlı uyurken kalbim onun için hızla atıyor. Heyecanlanıyorum. Aramızda birkaç santim var. Normalde rahatsız olmam gereken bir şeyden huzur buluyorum. Sarılmak çok güzel bir şeymiş. Sıcacık. Sanırım çok alıştım ve o olmadığı zamanlar ne yaparım bilmiyorum.

Bu yüzden onu asla yanımdan ayırmamak için ilk kar'ı izlemeye getirdim. Asla ayrılmayalım diye.

Tanrım, sana şükürler olsun.

Onu bana gönderdiğin için. Bana koruyucu bir melek gönderdiğin için. Bana ilaç gönderdiğin için. Artık korkmuyorum. Artık yalnız değilim. Artık ağlamıyorum. Artık endişe etmiyorum. Artık iyileşiyorum.

Tanrım, sana şükürler olsun. 

Beni unutmadığın için. Bizi unutmadığın için. Bizi bir araya getirdiğin için.

Sana çok teşekkür ederim...

Minho, hafifçe tebessüm edip Eun Ji ile arasındaki birkaç santimi de kapattı ve dudaklarına bir öpücük kondurdu.

Eun Ji dudaklarında hissettiği baskıyla gözlerini hafifçe aralarken Minho daha çok gülümsedi.

"Günaydın, sevgilim."

***

***

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


























PHOBIA ● Lee KnowHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin