Maneviyat ve Sevapları çalışmanın arzulanan amacının Yaradan'a tutunmak olduğu biliniyor, şöyle yazıldığı gibi "ve O'na tutunmak için." Yaradan'la bütünleşmek ne olduğunu anlamamız lazım. Sonuçta, düşünce herhangi bir şekilde O'nun algısına sahip değil. Aslında "ve O'na tutunmak için" sözleriyle ilgili olarak bilgelerimiz bu soruyu benden önce ele aldılar: "Kişi nasıl O'na tutunabilir? Sonuçta, O yutan bir ateş."
Ve şöyle cevap verdiler, "O'nun niteliklerine tutunun: Zira O merhametli olduğundan siz merhametlisiniz; O şefkatli olduğundan siz şefkatlisiniz." Bu, kafa karıştırıcıdır; bilgelerimiz yazılı metinden nasıl saptılar? Sonuçta, açıkça yazılmış "ve O'na tutunmak için." Eğer anlamı O'nun niteliklerine tutunmak olsaydı, "O'nun yollarına tutunun" şeklinde yazardı. Öyleyse, neden "ve O'na tutunmak için" yazıyor?
Mesele şu ki, yer işgal eden fiziksellikte Dvekut'u bir yerin yakınlığı olarak anlıyoruz ve ayrılığı bir yerin uzaklığı olarak anlıyoruz. Ancak, herhangi bir yer kaplamayan maneviyatta Dvekut ve ayrılık bir yerin yakınlığı ya da uzaklığı anlamına gelmez. Tersine, Dvekut'u iki manevi nesne arasındaki form eşitliği olarak anlıyoruz ve ayrılığı iki manevi nesne arasındaki form eşitsizliği olarak anlıyoruz.
Bir baltanın fiziksel bir nesneyi kesip ikiye ayırması gibi, parçaları birbirinden ayırmakla form eşitsizliği manevi nesneyi ayırır ve ikiye böler. Eğer aralarındaki form eşitsizliği küçük ise birbirlerinden az uzak olduklarını söyleriz. Ve eğer form eşitsizliği büyük ise birbirlerinden çok uzak olduklarını söyleriz. Ve eğer zıt formda iseler birbirlerinden en uzak noktada olduklarını söyleriz.
Mesela, iki insan birbirinden nefret ettiğinde onlarla ilgili olarak birbirlerinden Doğu ile Batı kadar uzaklar denir. Ve eğer birbirlerini severlerse onlarla ilgili olarak birbirlerine tek beden gibi bağlılar denir.
Ve bu, bir yerin yakınlığı ya da uzaklığını ilgilendirmez. Aksine, bu form eşitliği ya da form eşitsizliğiyle ilgilidir. Bu böyledir çünkü insanlar birbirlerini sevdiklerinde bu, aralarında form eşitliği olduğundandır. Zira kişi dostunun sevdiği her şeyi sever ve dostunun nefret ettiği her şeyden nefret eder, onlar birbirlerine bağlıdır ve birbirlerini severler.
Bununla beraber, eğer aralarında form eşitsizliği varsa ve kişi dostu bir şeyden nefret ettiği halde onu seviyorsa onlar birbirlerinden nefret ediyordur ve form eşitsizliğinin derecesine göre birbirlerinden uzaktırlar. Ve eğer birinin sevdiğinden diğeri nefret edecek kadar zıtlarsa onların Doğu ile Batı kadar birbirlerinden uzak ve ayrı oldukları söylenir.
Ve görüyorsunuz ki maneviyatta form eşitsizliği fiziksellikte ayıran balta gibi etkiler. Benzer şekilde, bir yerin uzaklığının ölçüsü ve ayrılığının ölçüsü onların form eşitsizliğinin ölçüsüne bağlıdır. Ayrıca, aralarındaki Dvekut'un ölçüsü de aralarındaki form eşitliğinin ölçüsüne bağlıdır.
Şimdi, bilgelerimizin "ve O'na tutunmak için" sözlerini yorumlamakta ne kadar doğru olduklarını anlıyoruz, O'nun niteliklerine tutunmakta olduğu gibi; O merhametli olduğundan siz merhametlisiniz; O şefkatli olduğundan siz şefkatlisiniz. Metni kelime anlamından saptırmadılar. Tam tersine, metni kesin olarak kelime anlamına göre yorumladılar, zira manevi Dvekut sadece form eşitliği olarak tanımlanabilir. Bu nedenle, kendi formumuzu O'nun niteliklerinin formuyla eşitleyerek O'na tutunmuş oluruz.
Bu yüzden "O merhametli olduğundan" dediler. Bir başka deyişle, O'nun tüm aksiyonları ihsan etmek ve başkalarına fayda sağlamaktır ve kesinlikle Kendisi için değildir, zira O'nun tamamlanması gereken eksiklikleri yoktur. Ve ayrıca, O'nun bir şey alabileceği kimse yoktur. Benzer şekilde, sizin de tüm aksiyonlarınız ihsan etmek ve başkalarına fayda sağlamak için olacak. Böylece, formunuzu Yaradan'ın niteliklerinin formuyla eşitleyeceksiniz. Bu, manevi Dvekut'dur.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabala Bilimi
SpiritualNeden buradayız? Gelecekte bizi neler bekliyor? Acı çekmekten kurtulup nasıl kendimizi huzurlu ve güvende hissederiz? Bunlar hepimizin cevaplamak isteyeceği sorular. Kabala ilmi bu ve daha pek çok soruya cevap verir. Kabala, bizim her soruyu sormam...