DİNİN ÖZÜ VE AMACI

7 0 0
                                    

Bu makalede üç konuyu çözmek istiyorum:

A. Dinin özü nedir?

B. Dinin özü bu dünyada mı sonraki dünyada mı edinilir?

C. Dinin amacının Yaradan'a mı varlıklara mı faydası vardır?

İlk bakışta, okuyucu sözlerime şaşırabilir ve bu makalenin konusu olarak önüme koyduğum bu üç soruyu anlamayacaktır. Zira dinin ne olduğunu ve özellikle de sonraki yaşamda öncelikli olarak gelmesi planlanan ödül ve cezalarını bilmeyen bu kişi de kimdir? Ve üçüncü konudan bahsetmeye gerek yok çünkü herkes dinin varlıklara faydası olacağını ve onlara haz ve mutluluk için rehberlik edeceğini bilir ve buna başka bir şey eklemeye ne gerek var ki?

Aslında ekleyecek başka bir şeyim yok. Ancak, insanlar bu üç konsepte çocukluklarından beri o kadar alışıklar ki hayatları boyunca bunlara bir şey eklemez ve daha fazla incelemezler. Bu, onların bu yüce konularda bilgi eksikliğini gösteriyor ki bunlar dinin tüm yapısının zorunlu olarak temel oluşturduğu gerçek dayanaktır.

Dolayısıyla, on iki on üç yaşındaki bir çocuğun bu incelikli mefhumları nasıl derinlemesine kavrayabileceğini ve bunu öyle yeterli yapabilecek ki hayatı boyunca bu konulara daha fazla kavram ya da bilgi eklemeye nasıl gerek duymayacağını bana söyler misiniz?

Aslında problem burada yatıyor! Çünkü bu düşüncesiz varsayım bizim neslimizde dünyamıza gelen tüm pervasızlık ve çılgın hükümleri getirdi! Bu durum bizi ikinci neslin neredeyse elimizden kayıp gideceği bir koşula getirdi.

Mutlak İyilik

Okuyucuları uzun konuşmalarla yormaktan kaçınmak için önceki makalelerde yazdıklarıma güvendim, özellikle "Matan Tora"ya (Yaradan'ın/ Işığın İfşası, Maneviyatın Edinimi), ki bunların tümü önümüzdeki yüce konunun önsözü gibidirler. Herkes için anlaşılır kılmak için basit ve öz konuşacağım.

Öncelikle, Yaradan'ı anlamalıyız – O Mutlak İyiliktir. Bu demektir ki O'nun herhangi bir kişiye ızdırap vermesi tümüyle imkânsızdır. Bu anlamamız gereken ilk konsepttir çünkü sağduyumuz bize dünyadaki herhangi bir kötü eylemin sadece alma arzusundan kaynaklandığını açıkça gösterir.

Bu, haz alma arzusundan dolayı kendimize fayda sağlama hevesinin arkadaşlarımıza zarar vermemize neden olduğu anlamına geliyor. Dolayısıyla, eğer kimse kendisine yarar sağlamaktan haz almasaydı, kimse başkasına zarar vermezdi. Ve eğer hiçbir haz alma arzusu olmadan başkasına zarar veren bir varlık görürsek bu sadece artık yeni bir sebep bulma ihtiyacından kurtulan ve alma arzusundan kaynaklanan eski bir alışkanlıktır.

Yaradan'ın, Kendi içinde tümüyle bütün olduğunu ve kimsenin O'nu tamamlamasına ihtiyacı olmadığını anladığımız için, çünkü O her şeyin önünde gitmektedir, O'nun hiçbir alma arzusu olmadığı açıktır. Yaradan alma arzusuna sahip olmadığından da esasen, herhangi birine zarar verme arzusundan yoksundur; bu kadar basit.

Dahası, O'nun başkalarına yani varlıklarına iyilik yapma arzusuna sahip olduğu, birinci konsept kadar tümüyle aklımıza yatkındır. Bu, O'nun yarattığı ve gözlerimizin önüne serdiği muazzam Yaratılış ile açıkça gösterilmiştir. Zira bu dünyada zoraki olarak iyi veya kötü hissiyat deneyimleyen varlıklar vardır ve bu hissiyat mutlaka Yaradan'dan gelir. Yaradan'ın doğasında zarar verme amacının olmadığı bir kez tümüyle net olduğunda, varlıkların O'ndan sadece iyilik almaları bir zorunluluk olur, zira Yaradan, varlıkları sadece onlara ihsan etmek için yarattı.

Böylece öğreniyoruz ki O sadece iyilik ihsan etme arzusuna sahiptir ve O'nun tasarrufunda O'ndan çıkabilecek herhangi bir kötülüğün olması mümkün değildir. Böylece, Yaradan'ı "Mutlak İyilik" olarak tanımladık. Bunu öğrendikten sonra O'nun tarafından rehberlik edilen asıl realiteye ve bu realiteye nasıl sadece iyilik yaptığına bir bakalım.

Kabala BilimiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin