1. Sözlerimin başında, Kutsiliğin yıkılışından neslimize kadar bizleri Kabala ilminden ayıran demir duvarı yıkma gereği duyuyorum. Ağır bir şekilde üstümüzde duruyor ve insanlardan unutulma korkusu uyandırıyor.
Ancak, bu çalışmayla ilgili kime bahsetsem ilk soru şöyle geliyor: "Gökyüzünde kaç tane melek olduğunu ve isimlerini neden öğreneyim ki? Manevi çalışmayı bu bilgi olmadan gerçekleştiremez miyim?
İkinci soru şöyle gelir, "Bilgelerimiz zaten kişinin karnını önce Mişna ve Gimara ile doldurması gerektiğini saptamışlar. Dolayısıyla, kişi ifşa olmuş tüm ilmi tamamladığı ve sadece gizli ilmin eksik olduğu konusunda kendisini nasıl kandırabilir?"
Üçüncüsü, kişi bu çalışmadan ötürü hayatının kararacağından korkar. Bunun nedeni Kabala'yla uğraşmaktan dolayı her zaman manevi çalışmadan sapmalar olmasıdır. Dolayısıyla, "Tüm bunlara ne gerek var? Kim hiç sebepsiz kendisini tehlikeye atacak kadar aptal olabilir?"
Dördüncüsü, bu çalışmaya sıcak bakanlar bile sadece Yaradan'ın kutsal hizmetkârlarına izin veriyorlar, herkes gelip Kralı alamaz.
Beşinci ve en önemlisi, içimizde bir kural vardır, şüpheye düştüğünüzde şunu yapın: "İnsanların yaptığı gibi yapın" ve benim neslimde manevi çalışma yapan herkesin tek akılda olduğunu ve gizli ilmi çalışmaktan kaçındıklarını görüyorum. Dahası soranlara manevi çalışma yapmaktansa şüphesiz Gimara'dan bir sayfa çalışmanın daha tercih edilir olduğunu söylüyorlar.
2.Aslında, çok meşhur bir soruyu cevaplamak için kalbinizle yola çıkarsanız eminim ki tüm sorular ve şüpheler ufuktan yok olacak ve geri baktığınızda onları yerlerinde bulamayacaksınız. Bu infial uyandıran soru tüm dünyanın sorduğu bir soru, aslına bakarsanız, "Hayatımın anlamı ne?" bir başka deyişle, bize çok pahalıya mâl olan hayatımızın sayılı yılları ve sayısız acı ve bunlardan çektiğimiz ızdırap, bunları sonuna kadar tamamlamaktan kim zevk alır? Daha da net olmak gerekirse, kime haz veriyorum?
Tarihçilerin, özellikle bizim neslimizde, bu soruyla yüzleşmekten yoruldukları çok doğru? Kimse bununla ilgilenmek istemiyor. Ancak soru eskisinden daha fazla acı ve hararetle karşımızda duruyor. Bazen bizi davetsiz yakalar, zihnimizi gagalar ve kendimizi her zamanki akılsızca dalavereleriyle hayatın içinde akarken bulmadan önce bizi yerin dibine kadar sokar.
3. Gerçekten de bu büyük bulmacayı çözmek için şöyle bir söz vardır, "Tadın ve Kralın iyi olduğunu görün." Manevi çalışma ve Islahları doğru uygulayanlar hayatın tadını tadanlardır. Onlar Kralın iyi olduğunu görüp tanıklık edenlerdir, bilgelerimiz söyle der, Yaradan yaratılanlarına iyilik yapmak için dünyaları yarattı, zira İyinin yönetimi iyidir.
Ancak, manevi çalışma ve Islahları yerine getirerek henüz tadına bakmayanlar Kralın iyi olduğunu hissedip anlayamazlar, bilgelerimiz şöyle der: Yaradan bizi yarattığında tek amacı bize iyilik yapmaktı. Dolayısıyla, bizim manevi çalışma ve Islahları doğru bir şekilde yerine getirmekten başka gayemiz yoktur.
Hz. Musa'nın yazılarında (Paraşat Nitzavim) şöyle yazılmıştır: "Görün ki, yaşamı ve iyiyi ve ölümü ve kötüyü önünüze serdim." Bunun anlamı şudur, Manevi edinimden önce önümüzde sadece ölüm ve kötülük vardı, bilgelerimizin dediği gibi, "Yaşamlarında kötü olanlara 'ölü' denir." Bunun nedeni ölümlerinin yaşamlarından daha iyi olmasıdır, zira devamlılıklarını sürdürmek için katlandıkları acı ve ızdırap bu yaşamda hissettikleri azıcık hazdan kat kat daha çoktur.
Ancak şimdi bizlere Maneviyat ve Islahlar verildi ve bu çalışmayı yerine getirerek sahibine haz ve neşe getiren gerçek yaşamla ödüllendirildik, şöyle yazıldığı gibi "Tadın ve Kralın iyi olduğunu görün." Böylece yazılar şunu der, "Görün ki, yaşamı ve iyiyi önünüze serdim," ki Manevi edinimden önce hiçbir suretle buna sahip değildiniz.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kabala Bilimi
SpiritualNeden buradayız? Gelecekte bizi neler bekliyor? Acı çekmekten kurtulup nasıl kendimizi huzurlu ve güvende hissederiz? Bunlar hepimizin cevaplamak isteyeceği sorular. Kabala ilmi bu ve daha pek çok soruya cevap verir. Kabala, bizim her soruyu sormam...