La raison c'est la folie du plus fort. La raison du moins fort c'est de la folie.{Akıl güçlü olanın deliliğidir, delilik ise zayıf olanın nedenidir.}
~Eugene Ienesco
🔽
Sarayın serin bahçesinde yalın ayak gezinirken gördüğüm ufak göle doğru yürümeye başladım. Sarışının evinden ayrıldığımda kral, her ihtimale karşı artık sarayda yaşamamı istemişti. Ben ne kadar reddetsem de sonuç olarak yine de onun istediği olmuştu.
Gölün önüne gelince başımı yukarı kaldırdım ve muhteşem manzaraya baktım. Binlerce yıldız zifiri geceyi aydınlık bir geceye çeviriyordu. Yıldızların parlaklığı gözlerimi acıtırken kafamı yavaşça aşağı eğdim.
Suya yansıyan yıldızları, elimi suya sokarak dalgalandırdım. Gülüşüm gecenin sessizliğini kısa süreliğine delip geçerken elimi sertçe suya çarptım. Sıçrayan sularla gülüşüm arttı.
"Lisa." Kalbim, duyduğum ses yüzünden burkulurken kafamı sola çevirdim. Jungkook gülümseyerek bana bakıyordu. Her zaman ifadesiz olan beyaz yüze çok yakışan bu samimi gülümseme kalbimdeki burukluğu yok etti.
"Buyurun?" Kral, yavaş hareketlerle çimenlere oturdu. Yüzündeki gülümseme yıldızların ışığıyla daha da parlıyordu. "Seni de uyku tutmadı sanırım." Gözlerimi dudaklarından alamazken başımla onayladım kralı.
"Çocukken hep burada oynardım." Duyduğum özlem dolu sesle kralın yüzündeki gülümseme silinirken kalbimde garip bir acı hissettim. "Çocukken dediğimde; on yaşıma kadar." Jungkook çimenlerin üstüne uzandı ve gözlerime baktı.
"Sen?" dedi üzgünce. "Senin çocukluğun kaç yaşına kadardı?" Gözüme gelen kırmızı görüntüyle anında dolan gözlerimi kapattım.
'İdam!'
'İdamı hak etti.'
'Öldürün.'
'O bir hain'
'Daisy kaç!'
Ellerim istemsizce kulaklarıma giderken zihnimin susması için yalvardım. Eskileri hatırlamak istemiyordum. Görmek, duymak, hissetmek istemiyordum.
Vücuduma sarılan kollarla kaskatı kesilen bedenim gevşedi. "Sakinleş, ben buradayım." Kollarım istemsizce onun vücuduna dolanırken benden habersizce akan gözyaşlarım hızlandı.
Babamın katiline sarılıyordum. Babamın ölümüne üzüldüğüm için babamın katiline sığınıyordum. Onun kollarında rahatlıyordum.
Ben aciz delinin tekiydim.
"Jungkook senden nefret ediyorum." Bana güç veren kollar daha da sıkılaştı. Ondan gelen erkeksi koku yoğunlaştı ve vücudum iyice yumuşadı. "Umurumda değil," Bir eli saçımı bulup hafifçe okşadı. "Çünkü Lisa, ben seni seviyorum."
Derin bir nefes almama rağmen hala nefessizdim. Kalbim hızlanmıştı ve boğazımda yutkunmamı engelleyen bir yumru vardı. Karnıma hafif bir ağrı saplanınca gözlerimi açtım.
Kafamı yavaşça kaldırdım ve geceyi aydınlatan yıldızların arasında onun o güzel gülümsemesini gördüm. "Bana iyi davranmayı kes!" Kralın yüzündeki gülümseme solarken kollarımı ondan ayırdım.
"Sana nasıl davranmamı istediğini anlayamıyorum, Lisa. Kötü davrandım olmadı, iyi davrandım olmadı. Benden ne istiyorsun?" Dediği şeyle kahkaha attım. Beni öldürmeye çalışması kötü davranmak mı oluyordu? "Beni bırakmanı istiyorum," dedim sinirle. "Beni rahat bırak!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)
FanfictionLa fortune sourit aux audacieux. {Şans, cesurlara güler.} (Liskook, Jirose, Namsoo, Jenkai, Taejin, Sope) Altı yaşındayken babasının gözünün önünde idam edildiğini gören küçük kız, on altı yaşındayken babasının idam kararını veren kralın sarayına g...