Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)

~VINGT-TROIS~

On ne voit bien qu'avec le coeur.

{Sadece kalbinle gerçekten görebilirsin.}

~Antoine de Saint-Exupery

🔽

Kafamdaki taç, üzerimdeki elbise, yanımdaki adam, bulunduğum salon hepsinin bir kabus olduğuna inanmak istiyordum. Ama bir rüya bu kadar uzun süremezdi ki...

Gözlerimi yumdum ve derin bir nefes aldım. Böyle hissetmem normaldi. Beynim, bir anda tüm gerçekleri kavramıştı. Bacaklarımın titremesi, kafamın karışması, zar zor nefes almam, kendimi kapanda gibi hissetmem hepsi normaldi. 

Büyük siyah kapı açıldığında gözlerimi açtım. Elimi tutan el sıkılaştı. Kral, bana güç vermek istiyordu ya da benden güç alıyordu. Artık hiçbir şey bilmiyordum.

İçeri giren bir kadın ve bir erkek dışında onlarla birlikte çok fazla askerde girdi. Kadının beyaz teni ve koyu saçları bana Jungkook'u andırmıştı. Ama kadın, Jungkook'un yanında melek kalırdı. Çok tatlı ve duru bir güzelliği vardı. 

Prenses Jennie, giydiği açık mavi geleneksel kıyafet ve taktığı zarif taçla gerçekten de bir su tanrıçası gibi görünüyordu. Kendimi, kadını incelemeye o kadar çok kaptırmıştım ki yanındaki adama bakmayı unutmuştum.

Bakışlarım, kadının abisine -Kral Taehyung- kaydı. Bedenim, adamı görür görmez baştan aşağı titrediğinde istemsizce Jungkook'un elini sıktım. Kral Taehyung, baştan aşağı siyahlara bürünmüş, üstünde ağır bir kürk vardı. Bakışları o kadar iddialı ve kendinden emindi ki beni delip geçiyormuş gibi hissediyordum. 

Bir hırıltı duyduğumda korkuyla yutkundum. Askerlerin bacaklarının arkasından siyah bir gölge belirdi. Benim gölge olarak adlandırdığım varlık Kral Taehyung'un bacaklarının dibinde durup oturdu. 

Hayvanın bakışları Jungkook'a değdiği anda gürültülü bir hırıltı duyuldu. Kral Taehyung yanında daha önce hiç görmediğim bir hayvanla gelmişti. Ve bu hayvanın evcil bir hayvan olmadığı kesindi.