FİNAL
La fortune sourit aux audacieux.
{Şans cesurlara güler.}
~ Anonim
🔽
Doğum, yaşam, ölüm...
Geçen onca zaman, yaşanan onca olay, hissedilen onca keder...
Annem, bu dünyaya bir hayat getirirken gözlerini yummuş; babama, hem sevinci hem üzüntüyü aynı anda yaşatmıştı. Hayatının geri kalanını annesiz geçirmek zorunda olan bir kız olarak tamamen anneme benzemem de hiç görmediğim yüzün neye benzediğini anlamamda bana yardımcı oluyordu.
Koskocaman bir evde, babamın hem annem hem babam olmak için verdiği çabalar, benimle ilgilenmek için elinden geleni yapması ama işinin yoğunluğu yüzünden çoğunlukla çalışmak zorunda kalması ve bazen beni ihmal etmesi gibi bir sürü olay yaşanmıştı. Dahası bu olaylar, altı yaşımdan itibaren yaşayacaklarımın yanında olay olarak adlandırılabilir miydi, bilmiyordum.
Bir şekilde geçen çocukluğum, altı yaşıma geldiğimde mahvolmuştu. Babam işlemediği bir suç yüzünden gözümün önünde idam edilmişti. İdam emrini veren küçük kral, hayattaki en büyük düşmanım haline gelmişti.
Yıllarca içimde beslediğim kinim, yeni ekilmiş bir fidanın yeşerip kocaman bir çınar olması gibi büyümüştü. On altı yaşıma bastığımda artık yerimde duramaz, aklımdaki intikam planlarını içimde tutamaz olmuştum. Bir plan yapıp kendimi kralın sarayına sokmuş, kendimce intikam aldığımı zannederken birçok insanın hayatını karartmıştım.
Hemen sonrasında amcamın yardımı ile Fransa'ya kaçmış, orada kendime yeni bir hayat kurmuştum. Adım seslerinden, yağmur damlalarının cama vurma sesinden bile korkarak geçirdiğim yeni bir hayat; yakalanma korkusu yüzünden insanlara fazla yaklaşamadığım, gerekmedikçe evden çıkmadığım yeni bir hayat...
Yeni hayatım, yanımda olan kuzenim Jimin, hizmetlimiz Sasha ve amcam sayesinde bir şekilde geçerken yirmi altı yaşımda amcam, aldığı iş teklifi nedeniyle ülkemize geri döneceğini söylemişti. Benim, en ufacık kayanın altında bile arandığım ülkemize...
Amcam, onlarla geri dönmem için hiçbir baskı yapmazken ben, onlarsız yapamayacağımı bildiğimden tüm riskleri karşıma alarak onlarla ülkeme geri dönmüştüm. Ve sonrasında öğrenmiştim ki sarayın karşısındaki evde yaşıyorduk. Amcam, kralın sağ kolu olmuştu.
İçimde gezen yakalanma korkusu, pişmanlık, üzüntü, yeniden filizlenen öfke ve kin... Hepsi kalbimi ele geçirirken merak duygusu hepsini bastırmıştı. Kralın sarayında düzenlenen baloya kendi isteğimle, cesaretimle gidip düşmanım olan kralla orada tekrar karşılaşmıştım. Benimle evlenmek istediğini söyleyen kraldan kurtulmak için ne yapsam fayda etmemişti ve en sonunda evlenmiştik.
Düğün günümüzde kralın annesinin, Jisoo, ansızın çıkıp gelmesiyle hep babamın katili, düşmanım olarak gördüğüm kralın aslında masum olduğunu öğrenmiştim. Zaten kendisine hisler beslediğim adamın, babamın katili olmadığını öğrendiğimdeki mutluluğum ona bin kat daha aşık olmamı sağlarken onunla birlikte yıllar geçirmiştim.
Son zamanlarda her şeyin yolunda olması, bugünlerde sürekli düşünme isteği getiriyordu bana: Acaba o gün cesur olup tüm riskleri karşıma alıp amcamlarla ülkeme geri dönmeseydim bu kadar mutlu olabilir miydim? Acaba o gün baloya gidecek kadar cesur olmasaydım ve yarı yolda geri dönseydim bu kadar huzurlu olabilir miydim? Acaba düşmanımı, Jungkook'u affedecek kadar cesur olmasaydım şans bana güler miydi?
Sanmıyordum. Eğer hala Fransa da olsaydım büyük ihtimalle korku içinde yaşamaya devam eder, yalnız yaşayıp yalnız yaşlanırdım; sevilmeyi bilmez, sevmeyi bilmezdim.
Mutluydum, huzurluydum, seviliyordum, seviyordum...
Etrafımdakiler mutluydu, huzurluydu, seviliyordu, seviyordu...
Jimin, annesinin krallığını devralmış, kral olmuştu. Jimin ve Rosé evlenmiş ve iki küçük kızları vardı. Namjoon ve Jisoo, Jimin'e krallığı yönetmekte yardım etmek için onlarla gitmişlerdi. Kai ve Jennie, bizden sonra ilk evlenen kişilerdi ve onlarında bir oğlu vardı.
Taehyung ve Seokjin, politik görüşmeler için sürekli bizim krallığımıza gelip gidiyorlardı ve onların birlikte çok mutlu olduğunu görebiliyordum. Hoseok ve Yoongi ise yine aynıydılar; garip. İlişkileri sürekli değişiyordu. Ya tartışıyorlardı ya çok tatlı oluyorlardı. Onları anlamak zordu ama onlarında birlikte ne kadar mutlu olduğu her şekilde anlaşılıyordu.
Jungkook...
Jungkook ise işleri olmadığı zaman hep yanımdaydı. Tüm vaktini benimle geçiriyordu. Birlikte kitap okuyorduk, politika konuşuyorduk, yeni yerler geziyorduk, sevişiyorduk, kılıçlarımızı kuşanıp savaşıyorduk, ben ona piano çalıyordum, o bana şiir okuyordu...
Onunla yaptığım her şey, günümün en güzel geçen anları oluyordu. Önceden düşmanım diyerek nefretle baktığım adam, şimdi kalbimin çoğunluğunu ele geçirmiş ona gülümsemediğim tek bir anı bile kabul etmiyordu.
Beni mutlu etmek için, pişmanlıklarımdan kurtulmam için, geçmişi unutmam için, üzülmemem için elinden ne geliyorsa yapıyordu. Hatta bazen bana öyle bir bakıyordu ki gözlerinin parıltısı, bana kalbinin derinliklerini gösteriyor, bana olan aşkını anlatıyordu.
Ona, bana baktığı gibi bakıyor muydum; ona, bana gösterdiği sevgiyi, aşkı gösterebiliyor muydum, bilmiyordum. Ama anlatamıyor bile olsam ona olan hislerim o kadar büyüktü ki kalbimi geçtim bedenime sığmıyor, taşıyordu.
Onu seviyordum.
"Seni seviyorum." Kulağıma fısıldanan cümleyle gülümsedim.
Seviliyordum...
🔼
Medya: Hainin Kızı ilk kapak resmi
****
Hepiniz umarım final bölümünü hatta tüm bölümleri beğenerek, severek okumuşsunuzdur 😊
Buraya kadar benimle geldiğiniz için hepinize çok minnettarım ve tüm destekleriniz için çok teşekkür ederim 🙏🏼💖
Umarım bu kitabı okuduğunuzda kafanızda bazı şeyleri daha çok netleştirip, kendinizi ve etrafınızdakileri daha iyi anlayabilmişsinizdir.
Bu kitaptaki karakterlerin çoğu zor zamanlar geçirdi. Düştü, kalktı; yalnız kaldı, ağladı ama hiçbiri pes etmedi. O yüzden lütfen ne olursa olsun kendinize güvenin, inanın.
Elinizden tutacak kimse yoksa cesur olun ve elinizi yere koyun, kendiniz kalkın. Çünkü siz her şeyden ve herkesten daha değerlisiniz. Çünkü siz kendinizi sevdiğiniz sürece sevilirsiniz. Çünkü siz kendinize değer verdiğiniz sürece değerlisiniz.
Başkası değil siz!
Unutmayın; şans cesurlara güler. 🙂
Hoşça kalın, sağlıcakla kalın 😘
❣️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)
FanfictionLa fortune sourit aux audacieux. {Şans, cesurlara güler.} (Liskook, Jirose, Namsoo, Jenkai, Taejin, Sope) Altı yaşındayken babasının gözünün önünde idam edildiğini gören küçük kız, on altı yaşındayken babasının idam kararını veren kralın sarayına g...