Qui craint de souffrir, il souffre déjà de ce qu'il craint.{Acı çekmekten şikayet eden, şikayet etmekten de acı çeker.}
~La Fontaine
🔽
"Günaydın." Hoesok ve Yoongi'nin aynı anda bana selam vermesiyle gülümsedim. "Size de günaydın." Yoongi, kapımı açtığında fark ettiğim şeyle kaşlarım çatıldı. Aşırı derecede bitkin görünüyordu ve zar zor hareket ediyormuş gibi bir hali vardı. Acaba yaralanmış olabilir miydi?
Yemek odasına girdiğimde Jungkook'un içeride olmadığını gördüm. Bu beni çok şaşırttı çünkü her zaman beni bekliyor olurdu. "Kral nerede?" Hoesok, oturacağım sandalyeyi çekti ve oturmamı bekledi. "Birazdan burada olur." Sandalyeye oturup sıkıntıyla masaya baktım.
Ne kadar mutlu olsak da içimde hep garip bir his vardı. Benim kraldan sakladığım şeyler kadar, kralda benden bir şeyler saklıyormuş gibi hissediyordum. Kapı açıldığında sıkıntılı halini, gülümsemesiyle gizlemeye çalışan kral girdi içeri.
"Günaydın. Geç kaldığım için üzgünüm." Jungkook, yerine oturduğunda gülümseyerek ona baktım. "Günaydın." Bugün yorgun görünmüyordu ama sanki onu sıkan bir şeyler varmış gibiydi.
Kahvaltımızı yapmaya başladığımızda sıkıntıyla kahvemden bir yudum aldım. "Jungkook, bende sana politika ve ekonomi konusunda yardımcı olmak istiyorum." Kral kaşlarını çattı. "Bu da nereden çıktı şimdi?"
Kapı hızla açıldığında Yoongi ve Hoesok ellerini kılıçlarına götürdüler. "Efendim, çok üzgünüm ama acilen gelmeniz gerek." İçeri giren tanıdık hizmetli; aşağı yemek tepsisi götüren genç kızdı.
Jungkook, hızla ayağa kalkıp bana baktı. Bakışları, yine duygularını gizleyecek kadar karanlıktı. Alnıma bir öpücük kondurup "Çok üzgünüm ama bugün sana eşlik edemeyeceğim. Sen keyfine bak." dedi.
Kral çıktığında Yoongi de onunla birlikte gitti. Endişeyle Hoesok'a baktım. "Kötü bir şey yok değil mi?" Hoesok başını olumsuz anlamda salladı. "Bence iyi bir şey." Dediği şeyle kafam karışırken tüm iştahım kaçmıştı.
"Aşağıdaki şeyle mi ilgili?" Hoesok, şaşkınlıkla bana baktı. "Nasıl anladın?" Omuz silktim. "Hizmetli; sürekli aşağı yemek götüren kızdı." Hoesok gülümseyerek "Gerçekten çok dikkatli birisin." dedi. Evet, dikkatliydim. Hayat, beni böyle olmam için eğitmişti.
Sıkıntıyla nefes verdiğimde Hoesok elini omzuma koydu. "Merak etme. Kimse krala zarar veremez. Hem Yoongi yanında." Kaşlarımı çatarak ona baktım. "Yoongi yaralandı mı?" Hoesok başını iki yana salladı. "Bunu da nereden çıkardın?" Az önceki hali tekrar aklıma gelince "Sanki zar zor hareket ediyor gibiydi." dedim.
Hoesok, kahkaha attı. "Merak etme, o yaralandığı için değil. Sadece biraz yorgun." Aklım iyice karışırken onların arasındaki ilişkiyi gerçekten anlayamıyordum. Bana sevgili olmadıklarını söylemişlerdi ama öyle davranıyorlardı.
"Doğruyu söyle! Sizin aranızda ne var?" Hoesok, gülerek omuz silkti. Ne zaman bu konu açılsa hep gülümsüyordu ve çok pervasız oluyordu. "Dediğim gibi sevgili değiliz." Gözlerimi devirdim ve ayağa kalktım.
"Bu akşam misafirler gelecek. Onları karşılamak için hazırlanmam gerek." Hoesok, bana kapıyı açıp geçmemi bekledi. Odama gidip bu akşam giyeceğim elbiseye baktım ve saçımı nasıl yapmam gerektiğini düşündüm.
Elbiseyi, Jungkook özel olarak seçip bana göndermişti. Çoğunluğu siyahtan oluşan elbisenin parlak altın detayları vardı. Elbise gerçekten hoşuma gitmişti ama siyah olması biraz canımı sıkmıştı. Siyah genellikle cenaze veya yas olan günlerde giyinirdi. Onun dışında elbise normalde giydiğimden çok daha açık ve idialıydı.
![](https://img.wattpad.com/cover/253225241-288-k485851.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)
FanficLa fortune sourit aux audacieux. {Şans, cesurlara güler.} (Liskook, Jirose, Namsoo, Jenkai, Taejin, Sope) Altı yaşındayken babasının gözünün önünde idam edildiğini gören küçük kız, on altı yaşındayken babasının idam kararını veren kralın sarayına g...