~TRENTE-TROIS~

563 56 98
                                    


Si tu aimes quelqu'un, laisse le partir! S'il revient, c'est qu'il ne l'a jamais été.

{Birini seviyorsanız gitmesine izin verin. Dönerse zaten hep size aitti; dönmezse zaten hiç size ait olmadı.}

~ Halil Cibran

🔽

Günler günleri kovalarken geçen sessiz ve sakin saatler herkesin sinirlerinin biraz daha yatışmasını sağlıyordu. Kral Kai, kendi ülkesine geri dönmüştü. Kral Taehyung, Prenses Jennie ve koruması Seokjin döndüğünden beri çok daha iyi görünüyordu ama hala Jennie'ye karşı sert ve kırıcı davranıyordu.

Bu yüzden Jennie, gerek duymadıkça odasından çıkmıyor, özellikle de Rosé ve Jimin ile karşılaşmamak için elinden geleni yapıyordu. Ona ne kadar kızgın olsam da onun hissettiklerini gayet iyi anlıyordum. Rosé'nin babasının ölümünün ve annesinin gidişinin sebebi olduğumu öğrendiğim zaman onunla bir daha görüşmek istememiştim. Sanırım Jennie de aynı şeyi yapıyordu.

Elimdeki çubuklar, masadaki yemeklerde tek tek dolaşırken Jungkook'un hala hiçbir şey yemediğini görünce sinirlendim. Elimdeki çubukları sertçe masaya bıraktım. Jungkook, daldığı düşünce aleminden sıçrayarak çıkınca "Bir şeyler yer misin artık?!" diye çıkıştım ona.

Bakışları beni bulduğunda ne kadar endişeli olduğumu fark etmiş olacak ki yanağıma bir öpücük kondurdu. "Özür dilerim. Dalmışım. Hemen yiyeceğim." Eline çubuklarını alıp ağzına bir kabak parçası attığında gülümsedim. "Bak, gördün mü? Yiyorum işte."

Bebek gibi bana yemek yediğini kanıtlamaya çalışan kocama gülümseyip ben de yemeğimi yemeye devam ettim. "Lütfen, beni bir kere olsun dinle. Lütfen." Duyduğumuz sesle ikimizde başımızı kapıya çevirdiğimiz de sesin Jennie'ye ait olduğunu gayet iyi biliyorduk. "Senin yüzünü bile görmek istemiyorum, Jennie." Kral Taehyung'un ağır sözleri kulağımıza geldiğinde Jungkook'a baktım. O da bana üzgünce bakıyordu.

"Sanki şuan bizim eski halimiz gibiler." Jungkook'un dediği şeyle onu başımla onayladım ve ona sıkıca sarıldım.

"Abi, lütfen. Be-ben her şeyi bizim için yaptım tamam mı? Evet, yanlış yaptım. Çok kötü bir şey yaptım ama iyi olacağını düşünmüştüm. Yanılmışım ve pişmanım." Kral Taehyung'dan bir ses gelmeyince Jennie'nin ağlama seslerini daha yakından duyabilmiştik. "Abi, lütfen yapma böyle. En azından yüzüme bak yalvarırım."

Sert bir tokat sesi duyulduğunda korkuyla ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledim. Jungkook, hemen arkamdaydı ve ikimiz de ne olursa olsun Taehyung'un Jennie'ye vurmasını istemiyorduk. Dışarı çıktığımda gördüğüm manzarayla bir adım geri çekilirken Jungkook'un elini omzumda hissetmiştim.

"Aptalsın sen Taehyung. Bu kızın neler yaşadığını daha bilmeden ona bu kadar acı çektiriyorsun. Onun hayatında senden başka kimse yokken hemde. Tek varlığı tek ailesi senken." Kralın koruması Seokjin, Taehyung'a okkalı bir tokat atmış ve bunları söylemişti

Taehyung, şaşkınlık içinde bir Jennie'ye bir korumasına bakıyordu. "Seokjin, sen bu işe karışma." Taehyung, gitmeye yeltendiğinde Seokjin onu kolundan tutup duvara yasladı. "Hayır karışıyorum. Artık yeter! Şu kızı bir dinle. O senin kanını taşıyan tek ailen. Eğer şimdi dinlemezsem sonra pişman olacaksın."

Taehyung'un yüzdenden şaşkınlığı ve aynı zamanda kızgınlığı okunurken Taehyung sert bir şekilde Jin'e baktı. "Sen de mi ona yardım ettin? Sen de mi işin içindesin yoksa?" Seokjin, duyduğu soruyla bir adım geriye giderken bakışlarındaki hayal kırıklığı onun bu işle bir gram bile ilgisi olmadığını haykırıyordu resmen.

Hainin Kızı ~liskook~ (tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin