• 36.Bölüm •

4.7K 160 231
                                    

HOŞ GELDİNİZ CANLARIM!

Bakın, biliyorum diğer kitaba da bölüm bekliyorsunuz ama inanın elimden bir şey gelmiyor. Uygulama kitabın sayfasına girince eror verip atıyor. Büyük ihtimal kitap spam altında. Bununla ne yapabilirim bilmiyorum. Nasıl çözülür bilmiyorum.

Bu arada daha önce kitap yazan ve böyle bir sorunla karşılaşanınız var mı acaba?

Lakin burada yeni bölümüm ile geldim.

Oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın plase.

Keyifli okumalar dilerim...

-----------------------------------------------------------------------------------

Kasıklarımda hissettiğim keskin şiddetli ağrı ile gözlerimi aralamıştım. Bu da neydi böyle? Dayanılması zor bir acıydı. Sanki biri kasıklarıma bıçak batırıp çıkartıyormuş gibi hissediyordum. Yavaşça bacaklarımı karnıma çekerek ellerimle de sarmalamıştım. Gözlerimin dolmasıyla sessiz olmaya özen göstererek burnumu çekiyordum. Kafamı yan tarafa çevirdiğimde Toprak'ın hala uyuduğunu fark etmiştim. Uyurdu tabii hayvan herif!

Dün gece duşakabinde tecavüz ettikten kısa bir süre beni kucağına alarak yatak odasında işine  devam etmişti. O kısımları çok fazla hatırlamıyordum çünkü korku ve acıdan aklımı kaybetmiş gibiydim. Sadece çığlık atarak durması ya da en azından yavaşlaması için yalvarıyordum. Zaten çok geçmeden bayılmıştım. Artık yüksek sesten değil korkudan ve acıdan bayılır olmuştum. Eski halimden eser yoktu şimdi. Çok.. çok fazla değişmişti. Toprak'a yılbaşında değişmesi için bir şans vererek büyük aptallık etmiştim. Ben sanıyordum ki huyuna gidersem yakınlaşabilirdik ve beni bırakabilirdi. Ne kadar da salaktım!? 

Sırtımı Toprak'a dönerek hala yatakta yatıyordum. Aslında çoktan kalkmış olmam gerekirdi lakin bacaklarımın beni taşıyabileceğini düşünmüyordum. O güç şu an bende yoktu. Yere yığılacaktım yüksek ihtimal. 

''Günaydın bebeğim.'' Duyduğum kısık erkeksi sesle beraber belimden sarılıp beni kendine çeken kolları hissetmem bir olmuştu. Kafasını boynuma sokarak kokumu içine çekiyordu. Ben mi? Ben o sırada tepkisiz kalmak için büyük bir çaba sarf ederek dudaklarımı kemirmeye başlamıştım. Haa bir de bana dokunan ve karnımı okşayan elleri ve boynumu emen dudakları  yok saymaya çalışıyordum. Anlayacağınız işim zordu. 

''Doğum günü hediyem için çok teşekkür ederim. Seni seviyorum.'' Doğum günü mü? Hediye mi? Neyden bahsediyordu bu adam? Anlamadığımı belli ederek kafamı Toprak'a çevirmiştim. Gülümseyerek bana bakıyordu. Kollarını benden çekince kasıklarımda ki acıyı görmezden gelerek yatakta oturur pozisyona geçmiştim. Ardımdan hemen Toprak'da kalkmıştı. Açıklamasını beklercesine suratına bakıyordum. Anlatmayacak mıydı?

''Dün benim doğum günümdü.'' İçinden gözlerimi kocaman açıp bakmak gelse de tepkisizliğimi koruyarak bakmaya devam ediyordum. Doğum günü olabilirdi ama ben ona hediye almamıştım. Yoksa almış mıydım? 

''Kızım anla işte. Dün doğum günümdü ve dün gece biz...'' Tepkisizliğimi bir kenara bakarak gözümden akan bir damla yaşla ve buruk gülümsememle beraber gözlerinin içine bakıyordum. Hediye bendim! Hediye benim bedenimdi! Ben ona hediye almamıştım çünkü zaten bizzat hediyenin kendisiydim. Aman ne hediye ama!  

''Bir şey söylemeyecek misin?'' 

''N-ne söylememi istiyorsun?'' dedim olabildiğince kısık çıkan sesimle. Gerçekten böyle bir durumda ne söylemem gerektiğini bilmiyordu. Gerçi kim bilebilirdi ki!?

BERCESTE'NİN VAVEYLA'SIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin