Uzun zamandır yoktum, birileri demiş öldü. Şimdi de yazsınlar 'deli' geri döndü!
Sözlerimden de anlayacağınız üzere bu keko cümlelerimin sebebi deli sıralamasında #1 olmamız. Teşekkür ediyor, kitabımı okuyan o güzel gözlerinizden öpüyorum.
Bu arada 25. bölüme geldiğimize göre kitabımızın 1/4 bitmiş demektir. Gidişatı beğeniyor musunuz?
Bölümü beğenirseniz oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın plase.
Keyifli okumalar dilerim...♡
-----------------------------------------------------------------------------------
"Toprak eteğimi çekiştirmeyi bırak artık!"
"Ayakta iken boyu zaten kısa, oturunca daha çok kısalıyor! Kızım iki karış etek mi olur!? Kalçanı zor kapatıyor! Siktiğimin eteğini giyerken ne düşünüyordun ki!?"
"Bunu evinden çıkmadan önce söylemen gerekiyordu. Yolu yarılayınca değil. Üzgünüm, elimden bir şey gelmiyor. Ben ne giyersem giyeyim, sen hep aynı tepkiyi veriyorsun."
"Kes sesini! Zaten sinirli ve gerginim, bir de sen üzerime gelme. Dua et geç kaldık, yoksa çoktan evimize geri dönüyor olurduk." Cevap vermek yerine kollarımı birbirine bağlayarak kafamı camdan tarafa çevirmiştim. Ben kime neyin hesabını veriyordum ki? Salaklık bende idi.
Nereye gittiğimizi bilmeden öylece yolu izliyordum. Büyük bir ihtimal ile Toprak yanımda olmadan, herhangi bir basın muhabiriyle konuşmam ve yardım istemem gerekiyordu. Eğer yaşadıklarımı insanlar öğrenirse Toprak'ın bana karşı hiç şansı olmayacaktı. Direk hapsi boylayacaktı. Çok dikkatli olmam gerekiyordu. Stresten terleyen avuç içlerimi eteğimin uçlarına silerek terden kurtulmaya çalışıyordum. Fazlası ile heyecanlı idim. O an için sadece işi elime yüzüme bulaştırmamak için dua ediyordum.
Bilmiyordum ki başıma kötü şeylerin geleceğini. İnanın bana bilseydim asla böyle bir işe kalkışmazdım. Asla!
Araba durduğunda kafamı eğerek nereye geldiğimize bakıyordum. Yine çok lüks görünümlü bir yere gelmiştik. Konum olarak tam bilmesem de önceden bir yerlerde gördüğüme emindim. Elimi kapı kulbuna attığımda Toprak'ın sesi hareket etmemi engellemişti. Adeta taş kesilmiştim. Bu adamın bütün ses tonlarından korkuyordum.
"Deneme bile!" Neden?
Bir şey söylemeden öylece bekliyordum. Ne yapacaktı ki? Evet, sorular içimi kemiriyordu fakat sormayacaktım. Toprak ile gereksiz diyaloğa gitmek istemiyordum. Ne kadar uzak olursak, benim için o kadar iyiydi.
Kendi kapısını açarak dışarı çıktığında benim tarafıma hızlıca gelip kapımı açmıştı. Bu olay cidden yaşanıyor muydu? Bizi çeken kameraları görmem ile kocaman bir göz devirmiştim. Sırf kameralara oynamak için kapımı açıyordu. Gülen yüzü içten içe arabadan inmem için bana sinirli bir şekilde bakıyordu. Daha fazla bekletmemek adına arabadan inip bana uzattığı kolunu tiksinircesine parmak uçlarım ile tutarak arabadan inmiştim. Parmaklarımın üzerine örtülen büyük el gerilmeme sebep olmuştu. Çok sıkı tuttuğu için hareket ettiremiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE'NİN VAVEYLA'SI
ChickLit《Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın.》 "Ve sen Berceste'm, ya bu fırtınada batıp kaybolacaksın ya da limanına sığınacaksın." "Sen benim limanım değilsin! Yeter artık kes zırvalamayı! Lütfen gitmeme izin ver, izin ver ki kendi fırtınamda kay...