Selamın Aleyküm aşklarım naaptınız?
Aşklarım bu arada bölümü geç attım çünkü işlerim vardı. Zaten Ramazan ayındayız uyumayan çoktur diye bu saatte atmayı dert etmedim.
Hepinizin merak ettiği bölüm nihayet geldi çattı. Yağmur en son 'bitti' demişti. Kimi sevindi, kimi üzüldü. Normal.
Daha fazla uzatmak istemiyorum, tepkileriniz için bende çok heyecanlı ve meraklıyım.
Oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın please.
Keyifli okumalar dilerim... ♡
-----------------------------------------------------------------------------------
YAZAR'DAN
"Bu tokatla eski yaşantımızı geri getirmiş oldun Toprak Marnero! Eski beni geri getirmiş oldun. Bir daha sana inanırsam kanım kurusun! Yemin ederim ki bitti."
Bu sözler Yağmur'un ağzından çıkan son cümlelerdi. Aradan üç gün geçmişti ve genç kadının ağzını bıçak açmıyordu. Hatta durum öyle ciddiydi ki evde olmadığı sürelerde Toprak'ın kameralardan izleyeceğini bildiğinden eşi evde yokken bile konuşmuyordu. Kızıyla iletişimini evin kamera olmayan sayılı odalarında gerçekleştiriyordu.
Genç kadın saat iki gibi bebeğini öğle uykusuna yatırdıktan sonra üç gündür yaptığı gibi yine en üst katta olan havuzun yanına çıkmıştı. Toprak bugün evdeydi ve Yağmur onun yüzünü bile görmeye tahammül edemiyordu. Yalnız kalmayı sever olmuştu. Cama dönük olan şezlonga boylu boyunca uzanarak kapattı gözlerini. Aklında çalan şarkıyı dinliyordu.
"Hayat bazen böyledir, dayar bıçağı kemiğe. Sorar sana çocuk gibi; Bir daha yapacak mısın? diye."
Evin içinde ruh gibi geziyordu. Susması zaten başlı başına bir işkence iken bomboş bakan gözleri ve ölü misali gezen bedeni her geçen gün biraz daha bitiriyordu Toprak'ı. Haksız olduğunu bildiği için Yağmur'un bu haline tek kelime edemiyordu. Zaten ne diyebilirdi ki?
"Bin kere gelsem dünyaya bin kere seveceğim. Hükmüm idam olsa bile severek öleceğim."
Yağmur üç gündür hiç iyi değildi. Son zamanlarda hissettiği şeylerin vicdan azabı ve pişmanlığını yaşıyordu. Hala aklı almıyordu. Nasıl olmuştu da Toprak'a bu denli ılımlı yaklaşabilmişti? Kendisini zorla kaçıran ve sahip olan adama ılımlı olamazdı. Değil dört yıl, yüz yıl bile geçse olamazdı. Olmamalıydı.
"Sözüm söz kader sana küsmeyeceğim. Vazgeçmedim hiç bildiğimi okumaktan. Merhamet istemeye alışmadı bu kalp. Hiç ödün vermedi ki kendi doğrusundan."
Toprak. Toprak perişandı. Sevdiği kadınla başa dönmemişti. Başa dönmekten çok uzak bir yerdeydi. Daha da geriye gitmişlerdi. Yağmur yüzüne bile bakmıyordu. Dün gece göz teması kurmaya çalıştığında eşinin ağlamaya başlamasıyla pişman olup hemen geri çekmişti gözlerini. Kendisi yüzünden ağlamasına dayanamıyordu. Sebebi olduğu güz yaşlarında boğuluyordu.
Gün içinde eşi hep havuzun olduğu katta oluyordu. Akşam yemeğinin ardından oturma odasındaki koltuğa oturup hiç tepki vermeden boş boş karşıyı izliyordu. Toprak ise o zamanlarda eşinin karşısına oturup onu izliyordu. Yarattığı canlı enkazı büyük bir acı ve özlemle izliyordu. Geldikleri durum karşısında ne yapması gerektiğini bilmiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE'NİN VAVEYLA'SI
Chick-Lit《Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın.》 "Ve sen Berceste'm, ya bu fırtınada batıp kaybolacaksın ya da limanına sığınacaksın." "Sen benim limanım değilsin! Yeter artık kes zırvalamayı! Lütfen gitmeme izin ver, izin ver ki kendi fırtınamda kay...