Anladığım kadarı ile bir önce ki bölüm büyük bir çoğunluğu sinirlendirmiş ve bu da beni mutlu eder. =D Neden bilmiyorum.
Oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın plase.
Aldığım bir karara göre artık istediğim zaman bölüm atacağım. Merak etmeyin, sorumluluğumun farkında olduğum için olabildiğince çabuk yazmaya ve yayınlamaya çalışacağım.
Keyifli okumalar dilerim...♡
-----------------------------------------------------------------------------------
"A-artık dayanamıyorum! Her gün bu şekilde tehdit mektupları mı alacağız!? B-ben böyle yaşamak istemiyorum!" Ağladığım için doğru düzgün konuşamıyordum bile!
"Yağmur zaten sinirliyim, sana yalvarıyorum böyle konuşarak beni daha çok kışkırtma!" Hızla ayağa kalkarak iki koca adımda Yusuf'un yanına varmıştım.
"Bunu inkar etmenin bir anlamı yok, anlamıyor musun!? Bana ulaşana kadar asla durmayacak! Biz bu şekilde sadece kaçınılmaz sonumuzu geciktiriyoruz!"
"Yağmur kendine gel! Sana bir daha ulaşamayacak! Lakin lütfen bana bu aptal fotoğrafların ve mektubun doğru olmadığını söyle."
Şu an da benimle dalga mı geçiyordu!? Tabii ki gerçek değildi! O gece böyle bir şey olduğunu bile hatırlamıyordum. Yusuf'un ellerini tutarak bana bakmasını sağlamıştım. Bu konuda kafasında bir soru işareti ile gezmesini kesinlikle istemiyordum. Yanımda bana tamamı ile destek olan birini istiyordum, benden şüphe eden değil. Zamanında aynısını bana yaşatmıştı, ama ben onun da aynı şeyleri yaşamasını istemeyecek kadar çok seviyordum Yusuf'u. Kimilerine göre de işte bu kadar aptaldım ya da aşık.
"Sana yemin ederim bu fotoğraflar gerçek değil!" Ellerimi yanağına koyarak alnını alnıma yaslamıştım. Biraz zor olmuştu ama başarmıştım. Malum aramızda bulunan boy farkı ile yan yana geldiğimizde adeta deve cüce sayılabilirdik. "Seni seviyorum ve seveceğim." diyerek dudağına küçük bir öpücük bırakarak kendimi geri çekmiştim. Bana inanmasına ihtiyacım vardı.
"Sana inanıyorum. Fakat biraz zamana ihtiyacım var. Ben, ben bu olanları düşünmeliyim." dedi. Söylediği şey ile kalbime hançer saplanmış gibi hissetmiştim. Şüpheleri mi vardı?
"N-ne?" Uzun bir süre suratıma ciddi bir şekilde baktıktan sonra öne doğru eğilip ellerini dizlerine dayayarak gülüyordu. Ne olmuştu şimdi? Ben geri zekalı mıydım? Neden hiçbir şeyi anlamıyordum?
"Dalga geçiyorum bir tanem! Sakin ol." Ellerini yana açarak sanki bir suçlu gibi teslim oluyordu. Tabii o harika gülüşünü de devam ettirdiğini söylemeliyim.
"Yaa çok kötüsün!" dedim ve onu omuzlarından ittim. Bu cümle kime söylenirse söylensin kişiye kendini bok gibi hissettiriyordu. Ben de aynısını söylediğimde Yusuf'da bu şekilde mi hissetmişti? Gerçi pek de önemli değildi çünkü ben haklıydım. Yaşanan bu iki olay kesinlikle birbirine yakından uzaktan benzemiyordu. O isteyerek Öznur'u öpmüştü lakin ben isteyerek peşime bir sapık takmamıştım.
"Şimdi ne yapacağız?" Gülüp eğlenmemiz tabii ki güzeldi ve hiç bitsin istemiyordum fakat ortada Toprak diye bir gerçek vardı. Bunu görmezden gelemezdik. Yusuf ciddiyetimin farkına vararak kendine hızla çeki düzen vermişti.
"Bilmiyorum, tek bildiğim bundan sonra tuvalete bile beraber gideceğimiz."
"Yusuf yapma! Bize daha iyi bir plan gerekiyor! Adam kalabalık ortasında silah ile havaya ateş etti! Sence seni öldürmek isterse bu kaç saniye sürer?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE'NİN VAVEYLA'SI
ChickLit《Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın.》 "Ve sen Berceste'm, ya bu fırtınada batıp kaybolacaksın ya da limanına sığınacaksın." "Sen benim limanım değilsin! Yeter artık kes zırvalamayı! Lütfen gitmeme izin ver, izin ver ki kendi fırtınamda kay...