Ben geldum uşaklar. Beklediğinize değecek bir bölüm ile geldim hem de. Nasilsinuz?
Bölümü beğendiyseniz oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın :)
Media: Yusuf Çınar
Keyifli okumalar dilerim...♡
-----------------------------------------------------------------------------------
Son dersimin bitmesine son 3 dakika vardı. Ders boyunca sürekli saate bakmaktan bir türlü konuya odaklanamıyordum. Mecbur yine arkadaşlarımdan not isteyecektim. Kağan bugün derse gelmemişti, kesin gelmeyi unutmuştur salak.
Herkesin ayaklanması ile dersin bittiğini anlamıştım. Gizlice kaçmak istiyordum çünkü Toprak ile görüşmek istemiyordum. Defterlerimi yavaş yavaş toplamaya başladığımda profesörün beni yanına çağırdığını duymuştum. Kesin kızacaktı, kim bilir neler söylemişti adamın kulağına.
"Hocam, buyurun?"
"Derse seni getiren arkadaşına çok selam söyle kızım. Bu arada geçmekte sıkıntı yaşıyorsan bana söyle bir şeyler yapabilirim."
NE!? BU CİDDİ MİYDİ!?
"S-sağolun hocam, şu an için böyle bir sıkıntı yaşamıyorum."
"Peki, çıkabilirsin." Sadece gülümsemekle yetinmiştim. Bu neydi şimdi? Fakültenin en sert hocası bana yardım teklif ediyordu. Şimdi daha da merak etmeye başlamıştım Toprak'ın ne söylediğini.
Ama bu kaçma girişimimi erteleyebilecek kadar önemli bir sorun değildi. Beni bekle dediğine göre gecikme ihtimali vardı. Eğer acele edersem kurtulabilirdim. Defterlerimi kafama siper etmiştim suratımın görünmemesi için. Sadece kendi ayaklarıma bakıyordum. 'Böylesi daha iyi' diye düşünürken birine çarpmam ve yere düşmek üzereyken beni belimden yakalaması bir olmuştu. Gözlerimi açtığımda gördüğüm kişi bana derin bir oh çektirmişti.
"Sevgilim daha dikkatli olmalısın."
Beni kaldırdığında yere düşen defterlerimi almak için yere eğilmişti. Bense hala yüzümü saklamaya çalışıyordum her ihtimale karşı.
"Dalmışım, görmedim seni."
Defterlerimi bana geri vererek ellerini belime sarmıştı. Belki bu kadar gergin olmasaydım bu anın tadını daha güzel çıkartabilirdim. Yusuf'u çok özlemiştim.
"Seni seviyorum bir tanem."
"Ben de seni seviyorum." dedim ve ben de Yusuf'a sarıldım. Kokusunu içime çektiğimde kelimenin tam anlamı ile özlediğimi fark etmiştim. Ayrıldığımızda alnıma minik bir öpücük bırakmıştı. Galiba yavaş yavaş eskiye dönüyorduk. Yaptığı şeyi belki bir ömür unutmayacaktım ama galiba göz ardı edebilirdim.
Gözüm Yusuf'un arkasına kaydığında sinirle bizi izleyen bir adet Toprak beklemiyordum. Olay çıkmasını istemiyordum. Bu yüzden maalesef ki Yusuf'un gitmesi gerekiyordu. Çünkü Toprak hayatta gitmezdi.
"Yusuf, sen evine git bize güzel bir sofra hazırla. Benim küçük bir işim var, halledip hemen geliyorum."
"Vaay barışmamızın şerefine diyorsun... Tamam, o iş ben de. Akşama görüşürüz sevgilim."
"Görüşürüz." dedim ve gidişini izledim. Gözden kaybolduğunda Toprak bana doğru geliyordu. Gözleri ateş saçıyordu. Yanıma geldiğinde kolumdan sertçe tutarak çekiştiriyordu. Bu çekiştirme işini iyice huy edinmişti. Sanki insan gibi çağırsa ölürdü paşamız.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE'NİN VAVEYLA'SI
Literatura Kobieca《Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın.》 "Ve sen Berceste'm, ya bu fırtınada batıp kaybolacaksın ya da limanına sığınacaksın." "Sen benim limanım değilsin! Yeter artık kes zırvalamayı! Lütfen gitmeme izin ver, izin ver ki kendi fırtınamda kay...