• 27.Bölüm •

4.6K 153 174
                                    

Biz geldik! Evet biz. Ben ve harika ötesi mükemmel bölümüm. Eğer siz de hazırsanız başlayalım.

Bu arada maalesef ki vaka sayıları yeniden artıyor. Önlemlerinizi alıyor musunuz? İnşallah maskesiz sokağa çıkmıyorsunuzdur. Düzenli olarak ellerinizi dezenfekte ediyorsunuzdur.

Kendi hayatımızı ve çevremizdeki insanların hayatını riske atmayalım. 14 altın kurala uyalım.🙏🏻

Oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın plase.

Keyifli okumalar dilerim...♡

-----------------------------------------------------------------------------------

Yorgunluktan zar zor aralayabildiğim gözlerim ile tavanı inceliyordum. Hastane odasına benzer bir yerde olduğumu anlamamla birlikte gözlerimi geri kapatmıştım. Odada büyük bir sessizlik hakimdi. Anlaşılan Toprak burada yoktu. Aniden bacaklarımın arasında hissettiğim keskin acı ile gözlerim dolmaya başlamıştı. Yaşadığım korkunç olay yeniden aklıma gelmişti. Taciz edilmiştim ve az kalsın tecavüze uğrayacaktım. Bana en büyük kötülüğü(!) yapan adam beni kurtarmıştı. Yaşadıklarımı anlatmaya ya da kendime açıklamaya doğru kelimeleri bulamıyordum. Tabii ki yine kaçmayı başaramamıştım. Bu da benim aptallığım idi. Ancak nereden bilebilirdim ki yardım isteyeceğim adamın şerefsiz çıkacağını? Şans yoktu ben de şans!

Odanın kapısının açılma sesi ile gözlerini açmasam da bütün dikkatim gelen kişide idi. Yanıma kadar gelen ayakkabı sesi ile gerilmiştim. Yatağın sağ tarafı çökünce kokusundan gelen kişinin Toprak olduğunu anlamıştım. Bu kokuyu hiçbir zaman unutamazdım. Saçlarımın arasına izinsizce dalan büyük kemikli parmaklar istemsizce rahatlamama sebep oluyordu. İlaçlardan mıdır bilinmez üzerimde büyük bir uyku bulutu duruyor gibiydi. Toprak'ın eli de bu tezime destek oluyordu adeta.

"Umarım o kamera kaydında izlediklerim doğru değildir. Umarım mantıklı ve geçerli bir açıklaman vardır. Aksi halde Berceste'm, canın çok yanacak."

Cümlelerinin ardından dudağımın üzerinde kısa süreliğine hissettiğim bir başka dudak ile midem bulanmıştı. Galiba yaşayacaklarımın korkusu bedenimi yavaş yavaş ele geçiriyordu. Eğer kamera kayıtlarını izlediyse benim yaptığım her şeyi görmüştü. Yapabilecek mantıklı ya da geçerli bir açıklamam tabii ki yoktu, Toprak'a göre. Ne diyecektim? Senden kaçmaya çalıştım ama sapığın tekine denk geldim ve az kalsın tecavüze uğruyordum mu? Yok daha neler!?

"Uyanık olduğunu da biliyorum. Şimdi lütfen kalk ve bana bir açıklama yap."

Gözlerimi yavaşça araladığımda Toprak'ı yüzüme bu denli yakın bir vaziyette beklemiyordum. Gülen gözleri ile bana bakıyordu. Ben ise gerginlikten tırnaklarımı avuç içlerime batırmıştım. Kanamaması için dua ediyordum. Yapacak bir açıklamam yoktu. Kaçmaya çalışmıştım ve elime yüzüme bulaştırmıştım. Her gün içimde büyüttüğüm umut tanelerimi de yitirmeye başlamıştım. Başaramıyordum.

''B-benim söyleyecek bir şeyim yok.'' dedim titreyen nefesimle. Susuzluktan boğazım kurumuştu. Adeta konuşurken acı çekiyordum. Sözcükler boğazımı bir diken misali parçalayarak çıkıyordu dışarı.

"Demek söyleyecek bir şeyin yok! Öyle mi dersin?"

"Yok."

Hızla ayağa kalkarak odanın içinde bir sağa bir sola adımlamaya başladı. Ağzının içinde bir şeyler mırıldanarak sakinleşmeye çalışıyor gibiydi. Yani en azından ben öyle tahmin ediyordum. Kısa bir süre sonra ellerini kaldırarak kulaklarına vurmaya başlamıştı. Aynı anda da kafasını olumsuz anlamda sallıyordu. Delirmiş miydi? Yoksa bana mı öyle geliyordu? En büyük korkum da sinirle bana saldırma ihtimali idi. Bu halde kendimi savunamazdım. Bedenim zayıftı.

BERCESTE'NİN VAVEYLA'SIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin