Hatırı sayılır zamandır doğru düzün bölümler atamadığım için bu aralar bu şekilde sık sık bölüm gelecek. Zaten sizin de canınıza minnet :D
İlk defa medya kısmına şarkı ekliyorum. Bölümü yazarken büyük çoğunluk bunu dinledim. Anlamlı bir şarkı, size de tavsiye ederim. Şiirli halini umarım beğenirsiniz.
Arkadaşlar bu arada beni instagram üzerinden takip edebilirsiniz. Uygulama sayesinde bir sürü yeni arkadaş edinme imkanım oldu. Hepinizi çok seviyorum. Konuyu daha fazla uzatmıyor hemen bölüme geçiyorum.
İnstagram: @benesoylebakim
Oy vermeyi ve satırlar arası yorum yapmayı unutmayın please.
Keyifli okumalar dilerim...♡
----------------------------------------------------------------------------------
"Maaşallah. Allah'ım analı büyütsün inşallah. Babası çokta şart değil." Kağan'dan gelen bu iğneleme salona adeta bir bomba misali düşmüştü. Bakışlarım hızla Toprak'ı bulduğunda gözlerini kapatmış dışarıya derin bir soluk bıraktığını görmüştüm. Bu hiç hayra alamet görünmüyordu. Gerçekten aklım almıyordu! Kağan nasıl bu kadar boş boğaz olabilmişti!? Hiç mi düşünmüyordu sonuçlarını? Diyemiyor muydu Yağmur'a patlayabilir?
''Kağan Göksu... Elbette ki babası şart değil. Lakin ne var biliyor musun?'' Toprak oturduğu koltuğun ucuna gelerek dirseklerini bacağına koyup öne doğru eğilmişti. ''Ben dahil, kimsenin babası şart değil... Bilmem anlatabildim mi?'' Cümlelerini bitirdikten sonra göz kırparak eski rahat pozisyonuna geri dönmüştü. Beni belimden tutup kendine yasladıktan sonra kokumu içine çektiğini hissedebiliyordum. Sakinleşmeye çalışıyordu. Az önce resmen Kağan'a sesini kesmezse babasını öldüreceğinin mesajını vermişti.
Toprak'ın son sözlerinden sonra ortamda bir süre soğukluk olmuştu. Ben gülümseyerek Kağan ve kızımı izliyordum. Toprak ise bana bakıyordu. Uzun zaman sonra bende olan bu büyük olumlu değişimin farkındaydı ve çok hoşuna gidiyordu. Artık kararımı vermiştim. Toprak'ı sevmeye çalışmam söz konusu dahi olamazdı lakin alışmayı deneyebilirdim. Çünkü diğer türlü hep yanan taraf ben oluyordum. Fakat şimdi, ikimizde aynı anda gülebiliyorduk. Bu iyiydi.
''Kağan?''
''Efendim?''
''Bu akşam burada kalmak ister misin? Görüyorum ki Eftelya seni çok sevdi.'' Bakışlarım Kağan'dan çok Toprak'ı takip ediyordu. Vereceği tepkiyi asla kestiremiyordum. Bu soruyu sorabilme cesaretini ise bugün aramızın iyi olmasına bağlıyordum. Şansımı denemiştim. Belki bir şey demezdi?
''Ben de onu sevdim fakat-''
''Evet Kağan, bizimle kalsana?'' Toprak'tan gelen bu teklif ile hızla yönümü tamamı ile ona dönmüştüm. Ciddi miydi? Ben ona bir adım atmıştım ve o kelimenin tam anlamı ile bana koşmaya başlamıştı. Bu harika bir haberdi!
''T-toprak ciddi misin?''
''Sen ve kızım mutluysa ben de mutluyum. İstersen kalabilir. Koca ev, eminim ki boş oda bulmakta zorlanmayız.'' Kulaklarıma inanamıyordum! Şu an karşımda oturan adam kimdi ve Toprak Marnero'ya ne yapmıştı? Normal şartlarda bunu duyan Toprak'ın bana bağırması ya da Kağan'ı yaka paça evden kovması gerekiyordu. Bakışlarım umutla Kağan'a dönmüştü. Burada kalmasına çok ihtiyacım vardı. Uzun zaman sonra birileri ile iletişime geçmeye ihtiyacım vardı. Yusuf'un neler yaptığını öğrenmeye ihtiyacım vardı...
''Kalabilirim.'' Aldığı cevap gözlerimin dolmasına neden olmuştu. Toprak'a bugün kapılarımı açmışım ve o beni buna pişman etmemişti. Böyle de devam etmesini istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BERCESTE'NİN VAVEYLA'SI
ChickLit《Sevda kuşun kanadında, ürkütürsen tutamazsın.》 "Ve sen Berceste'm, ya bu fırtınada batıp kaybolacaksın ya da limanına sığınacaksın." "Sen benim limanım değilsin! Yeter artık kes zırvalamayı! Lütfen gitmeme izin ver, izin ver ki kendi fırtınamda kay...