Selamün aleyküm,
Nasılsınız?
Bu aralar içim, çok rahatsız ve yerinden memnunsuz. Şükürsüz bir hayat içerisine girmekteyim, Allah yardımcımız olsun. Allah, bizi şükürsüz bırakmazsın.
Sizi öpüyorum, desteklerinizi bekliyorum.
Her neyse, sizi sevdiğimi bilin, belki tanışmıyoruz ama içimi, bilen insanlarsınız.
Şöyle bir söz vardır, eğer yoksa şimdi uydurdum; Yazarlar, kendilerinde yaralı olduğu bir tarafı kitaplarına aktarırlarmış, bir Sabattin Ali, Necip Fazıl ya da bir Özdemir Asaf değilim, ama yine de yazan biriyim :)
Her neyse, belki de okumadınız, ne boş yapıyor bu kız dediniz, biraz yaptım :(
۱۸ - 18.BÖLÜM
Siyah tülbentimi iğnelerin yardımı ile başımı güzelce bağladım, aynadaki yansımama uzun uzun bakıyorum, göz altlarımın şişliği ve morluğu gözüme çarpıyor ve uykusuz bir gece geçirdiğimi bas bas bağırıyordu.
Betül, geceleyin pek çok terlemişti ve bundan kaynaklı sürekli sırtına koyduğum havluyu çeviriyor ve çıkmış ateşi ile ilgileniyordum. Atalay'ı uyandırmak istemedim, çünkü çekindim. Bilemiyorum, yanına gitmekten çekindim, onunla her ne kadar yan yana olsakta beceremiyorum, tatlı dilli olamıyorum ya da bütün çekingenliğimi sırtımdaki çantama fırlatıp özgüvenimle ayaklanamıyorum, beceremiyorum ya da hala Atalay'a güvenemiyorum.
"Gupse Hanım, müsait misiniz?" Kapının ardından gelen kadın sesi ile yatağın üzerinde gözleri yorgun bakan Betül'e baktım, aşağı inemeyecek kadar kötü gözüküyor.
"Geliyoruz." Adım seslerinin uzaklaşması ile Betül'ün önüne eğildim.
"İyi misin güzelim?" Başını salladığında gülümsedim.
"Emin misin?" Başını salladı,
"Boğazım biraz ağrıyor ama kahvaltı edebilirim." Alnına avucumu yasladım, ateşinin tekrar çıkmasını kaldıramazdım, onlar kız kardeşten daha çok kendi kızlarım gibiydiler. Küçük elini tuttum, bana elini uzatan Müjde'nin elini tutarak odadan çıktık, kahvaltı ettikten sonra buradan ayrılabilirdik, gerçekten yoruldum.
Müjde, elimi bırakarak masaya doğru koştu. Betül ile ben ise, sanki gitmek istemiyormuşcasına masaya ulaştık. Gece, uykumu tam alamadığım için keyfim yerinde değildi, bugün Elif'in doktoru da gelecekti, yorgunluktan ona yetişebilir miyim? Bilmiyorum.
"Hayırlı sabahlar, kızlar." Beyhude Hanımın sesi ile gülümsedim, "Size de günaydın, geç kalktık kusura bakmayın."dediğimde Beyhude Hanım, güldü. Masaya oturduğum sıra karşımda oturan Atalay'ın rahatsız edici cümleleri kulağıma doldu, "Kusura baktık, ne yapacaksın? "Dediğinde gözlerimi devirdim.
Yanımda oturan Betül'e döndüm, "Atalay ağabeyine cevap ver kuzum, çünkü onun dilinden pek anlamıyorum."dediğimde Elif'in kıkırtısı kulağıma doldu, ona yandan bakış atarak içimdeki gülümseme isteğini bastırdım, çünkü Atalay'ın o an ki bakışlarına gülmemek, çok zordu.
"Sen, espri yaptığını mı sanıyorsun?" Dedi Atalay. Omuz silkerek, "Gerçeklerden bahsediyorum Atalay."dediğimde Beyhude Hanımın gözleri Atalay ve benim üzerimde gidip geldi, "aranız mı bozuk sizin?" Başımı olumsuzca salladım, "Ne alakası var? "dedim.
Beyhude Hanımın gözleri birkaç dakika üzerimde oyalandı, sonra ise önündeki tabağa tekrardan döndü ve sukunet içerisine girdi. Atalay da bana cevap vermeyi keserek, önündeki yemeğine döndü.
"Boğazın daha iyi mi?" Sordum, Betül'e. Başını salladı ve önünde çorbayı kaşıklamaya devam etti. Tabağımdaki peynirden birkaç çatal parçası aldım, dün akşam Betül'e baktığım için büyük ihtimalle bende hastalanabilirim ve öyle de gözüküyor. Vücudum, o kadar dirençsizdi ki çok çabuk hastalanabiliyorum.
"Gupse abla, benimle odama gelir misin?" Elif'in bana sorduğu soruya karşılık başımı salladım, neden sofradan kalktığımızı pek anlamazsam da çok da düşünmeyerek onun peşinden ayaklandım.
Odasına girdiğimizde Elif, "Kitabımı aşağıda unuttum, birkaç dakika bekler misin beni Gupse abla?" Başımı salladım. Elif'in yatağının üzerine oturdum ve gözlerimi kapattım, birkaç dakika gözlerimi dinlerdirirsem başımın ağrısı belki geçerdi.
"Gupse?" Atalay'ın sesi ile gözlerimi hızla açtım, Atalay'ın bir anda içeriye doğru iteklenerek ardında bıraktığı kapı kapandı ve kilit sesi duyuldu, ayaklandım ve alel acele kapıya doğru yürüdüm;
"Ne oluyor?" Atalay'ın yüzündeki şaşkınlıktan onunda pek bir şey anlamadığını fark ettim.
"Siz barışana kadar, bu kapı kapalı kalacak!" Beyhude Hanımın kendinden emin sesi ile içimdeki öfkeyi bastıramadım, "Beyhude Hanım, bu yaptığınız doğru değil. Bana helal sayılmayan bir adam ile tek başıma bu oda da durmam doğru değil!" Bir anda kapı açıldı ve içeriye Betül girdi. Atalay, aralanan kapının arasına ayağına koyacağı sıra kapı hızla kapandı.
"Doğru değil, Beyhude Hanım." dedim. Beyhude Hanımın sesi kulaklarıma doldu, "O zaman sizi birkaç gün içerisinde evlendiririz değil mi Elif?"diye Elif'e sordu.
"Bu evlilik, ben hariç herkese soruluyor zaten." Öfke ile homurdandım.
"Şimdi ne yapacağız?" Yatakta uyuklayan Betül'e baktım, yanına yaklaştım ve alnına avucumu yasladığımda ateşi olmadığını fark ederek derin bir nefes aldım.
Atalay'a bakmak için başımı kaldırdığımda cama yakın tekli koltukta uyukladığını fark ettim, uykusuz gözüküyordu.
"İyi misin?" diye sorduğumda koltuğa yasladığı başını kaldırmaya her ne kadar çalışsa da başarılı olamadı, "İyiyim."ona yaklaştım.
"Beyhude Hanım, Atalay iyi gözükmüyor!"uzun süre kapının öbür tarafından bir ses gelmediğinde aşağıya indiklerini anladım. İstemeyerek avucumu alnına yasladım, ateşi yok gibi fakat soğuk soğuk ter atması beni korkutuyor, onu her ne kadar sevmezsem de karşımda birinin acı çekmesini görmek istemem.
"Iyi misin?"alnına yaslı avucumu, bileğimi tutarak alnından ayırdı Atalay, "iyiyim."dedi, gözlerimi devirdim.
"Güzel şaka."
22.01.2021
Merhabalar,
Bu aralar yazamıyorum, çünkü aklıma hiçbir şey gelmiyor ve yazımdan pek tat alamıyorum. Kusura bakmayın :)
Sizi seviyorum, desteklerinizi bekliyorum.
Allah'a emanet olun.
Selam ve dua ile :)))
ŞİMDİ OKUDUĞUN
GUPSE - TAMAMLANDI
Spiritüel"Ah! Benim dağ gibi duran, dal gibi kırılan kalbim." Kalbi, annesinin gül bahçesinin içerisinde kalmış bir genç kız. Kız kardeşinin bileğindeki prangalarla mücadele eden bir genç oğlan. ● "Elimi yıkayabilir miyim?" Güldü. "Elindeki kanın yıkadığın...