Denizkızı'nın Buz Prensi -17-

649 406 85
                                    


Carla Morrison- Disfruto 🌹

(Eğer Nina'yı gerçekten hissetmek istiyorsanız önce bu şarkıyı açarak sözlerine bakın ve yüreğinizde oluşacak denizkızımız ile tekrar buraya gelin❤)

Denizkızı'nın Buz Prensi -17-

Nina'nın Anlatımıyla:

Kendimi akvaryumda balık gibi hissediyordum. Dışarısı tehlikeliydi ama içerisi yalnızlık. Akvaryumumun olduğu odadaki adam, benim tek aşkım. Üstünde hep deri ceketi, soluk mavi bakışları, sinirli tavırları, kırıcı sözleri, esirgemekten çekinmediği sevgisizliği... Ama âşıktım, bana sadece yem veren sahibime.

Joon'un yüzüne bile bakmamak için çekik gözlerimi yere eğdim. Avuçlarımın içinde parmaklarımla oynarken karnıma sancılar girmişti.

"Benim içinde öyle..." dedi Araf'a bakarak, "Dolunay benim ailem olacak." Diyerek de devam etti.

Joon her zaman zekiydi. Çocukluğumuzda bile insanları kolayca etkisi altına alır ve kandırırdı. Kral onu sevmese de oğullarını geçecek bir zekası olduğu gerçekti, bu yüzden onu hep yok etmek istedi.

Joon uzun süre insanların içinde yaşadı. Moleküler biyoloji ve genetik bölümü, birincilikle bitirmişti üniversitesini. Üniversiteyi bitirir bitirmez tekrar krallığa dönmüştü. Krallığımızda ona aşık olmayan kadın cadı yoktu ve ondan nefret etmeyen erkek cadılar...

O her zaman, herkesin kıskanacağı biri olmuştu. Sadece ben ona karşı arkadaşça yaklaşıyordum, ta ki benim olan aşkıma karşı çıkmaya başlayana kadar.

Tırnaklarımı avuçlarıma geçirdim.

Dolunay, ona bunu yapmak beni çok üzüyordu. Onu gerçekten çok seviyordum, hepsini çok seviyordum. Zemheri bile ne kadar terslese de beni onun da beni sevdiğini biliyordum. O, böyle biriydi, insanları bazen olduğu gibi kabul etmek gerekirdi. Değişmesini istemek, başkalaşmaktı.

Dolunay, benimde suçum yok, umarım çok üzülmez ve beni affedersin.

"Göreceğiz." Diye fısıldadı Araf.

Araf'ın sinirli hallerine az rastlardım. Onu sinirlendirecek tek şey ailesine gelecek zarardı ve sinirlenince gözü hiçbir şeyi görmezdi. Şimdi Dolunay için kanatlarını açmıştı. Joon'u tehdit etmiyordu, ona sadece olacakları söylüyordu.

İris, Zemheri'ye yanlış karışımı verdiğinde de delirmiş, Zemheri uyurken, onun acısını annesine yükletmişti. Kraliçe'nin izni gerektiren büyüyü, İris mecbur bir şekilde yapmıştı.

O olaydan sonra bir miktar daha Zemheri'ye bulaşmaktan korkmuştum.

Araf, Aref ile çok kez benim için konuşmuştu ama sevmeyince sevemiyordu. Sevilmemek benim kaderimde vardı, bilmiyordu.

Araf ayaklanırken Zemheri'nin de bileğinden tuttu ve yukarıya doğru sürükledi. Zemheri ters bir şekilde ona baksa da yüzünde memnun bir gülümseme vardı. Memnuniyeti neydendi bilmiyordum, çözülmesi zor bir kadındı. Aklından çok şey geçtiği belliydi.

Bende yerimden hızlıca kalktım. Aref, sinirli görünüyordu. O zaten benim ailemden kimseyi sevmezdi. Joon'a böyle davranması beni şaşırmamıştı. Odama doğru çıkarken yüzüme zoraki bir gülümseme yerleştirdim, ağlamak istiyordum ama gülümsedim.

Odamızın kapısını açmadan önce ellerimi kapıdaki bir buket solmuş güllere dokundurarak sihirli kelimeler fısıldadım. Bu güllere Ateşten Gelen kanı serpiştirmiştim. Tamamlanması gereken büyünün bir parçasıydı.

Zemheri ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin