Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen 🌑
Seksendört - Hangimiz🌹
Zemheride Isınan Kalpler -20-
Dünya dönüyordu... Fakat biz de durmuyorduk. Ayın yansımasının aydınlattığı oda, benim karanlığıma bürünen zihnim, fısıldayan orman ile bir senfoni içindeydik. Derin nefes alıp vermek beni sakinleştirmiyordu. İçimdeki ateş tüm bedenimi yakıp kavuruyordu. Böyle olmaktan nefret ediyordum. Çaresizlik değildi hissettiğim, sadece yıkım öncesi sessizlikti. Dudaklarım geleceğin sesini duymak için mühürlenmişti. Kulaklarımda çığlıkları şimdiden duyuyordum.
Yarın Dolunay'ın cenazesinin bir ön gösterimi vardı.
Onun sessizliği beni çığlık atmaya zorluyordu. Kendimi tutamıyordum. Bana ne, diyerek geçemiyordum. Herkese böyle yapan ben, buraya geldikten sonra değişmiştim.
Ne yapmalıydım?
Önce nereden başlamalıydım?
Belki de tek başıma değil Araf ile savaşmalıydım. Elimi tutan ele baktım. Uyuduğu, düşmek üzere olan elinden belliydi. Avuçlarımdan kaymasın diye parmaklarımı sıktım. Ona yakın tarafta uyuduğum için kafamı yastıktan kaldırıp karanlıkta yüzünü görmeye çalıştım. Yan dönmüştü. Dudaklarımda ufak bir gülümseme oluştu. Onu izlemeyi seviyordum. Yanımda olması beni rahatlatıyordu. Bir elimi başımın altına yasladım. Diğer elimi ona doğru uzattım. Yüzüne düşmüş siyah saçlarını kirpiklerinden çekmek istiyordum. Parmaklarım santimler kala durdu. Kendimle anlık bir yüzleşme yaşadım. Merhamet denilen duygu muydu bunu bana yaptıran, yoksa daha ilerisi mi? Derin bir nefes alarak parmaklarımı kendime çektim. Durmalıydım, fazlası dikendi, fazlası bilinmezlik, fazlası belki de acıydı.
Tehlikeli sularda yüzüyordum ve hala karaya çıkmaktan emin değildim.
"Ne halt yiyorsun Zemheri."
Araf'tan gözlerimi almak için başımı çevirdim. O anda bir şey oldu. Ellerinin arasındaki elimi öyle bir sıkıldı ki; parmaklarımın yer değiştirme acısına sahip oldum. Kalbim anlık gelişen olay ile hızla çarptı. Dudaklarımın arasından inilti çıktı. Ellerimi avucundan çekemedim. Araf'a baktım. Gözleri, gökteki ay gibi parlıyordu. Elmaslardan daha güzel görünüyordu. Bu gözlerdeki büyü beni öldürebilecek nitelikteydi. Kendini yerden kaldırdı. Ellerimin üstündeki elime baktı. Kaşlarım acıyla çatılırken gözlerimi elime çevirdim. Elleri, pençe haline dönüşmeye başlamış, tırnakları bana batarken hemen çekti. Bir şey söylemeden bana baktı. Gecenin yarısı ne olduğuna beynim anlam veremedi. Yerinden hızla ayaklanırken koşarak balkona gitti. Saçları dağılmıştı. Bir anda dönüşmeye başlamıştı. Elimden sızan kanları umursamadan arkasından koştum.
"Karanlığın Şahı..."
İki kelime ile bütün olanlara açıklık getirirken nasıl fark ettiğini anlamamıştım. Fakat onu uykusundan uyandıran güç, azımsanacak bir güç değildi. Bundan emindim.
Üstündeki gömleği bir çırpıda sıyırdı. Korkulukların üzerinden hızla atlarken siyah, kadife gibi parlayan kanatları, aynı anda göğü kapladı. Kanatlarını ritmik bir şekilde çırparken bana doğru döndü. Büyüleyici görüntüsünden bir haberdi. Üzerindeki eşofmanı bile onu seksi gösteriyordu. Üstünde bir şey olmaması bütün kaslarını gözler önüne sermiş, arkasındaki görkemli kanatları ile gökten inmiş bir meleğe benziyordu.
"İçeriye girmeni istiyorum Zemheri. Balkon, pencere; her yerden uzak durmalısın."
Parmağını usulca bana doğru salladı. Tehditkâr hareketine karşılık kafamla onu yanıltmayacağımın işaretini verdim. Acelesi olduğunun farkındaydım. İnanmayacağını biliyordum. Çünkü rahat durmazdım. İkimiz de bu durumun farkındaydık. Ben Zemheri'ydim, Zemheri Tanviran. Durmak, beklemek gibi eylemler benim ruhuma ait değildi.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri Araf
FantasyGecenin en karanlık koynunda; bir ayinin ortasında, kendinizi bulsanız nasıl hissedersiniz? O gece Zemheri ait olmadığı bir yerdeydi. Ya da öyle sanıyordu. Bir Gelin Ayini'nde. Dolunay'ın göğsünde. 🌑 "Cok susuyorsun, suskunluğun beni daha çok ko...