Imagine Dragons- Whatever It Takes🎵
Lütfen sıralamalarda yükselmemiz için bol bol yorum yapmayı unutmayın. Böyle duyurulardan nefret etsem de mecburum. Daha fazla tutmadan iyi okumalar🌌
Birbirine Düğümlü Acılar -19-
Sürüleniyorduk. Zaman bizi öyle yerlere getiriyordu ki, birkaç ay önceki Zemheri'ye seneye nerede olacaksın diyerek sorsalar cevabı; ne bu salak salak sorular, olurdu.
Asla şekil değiştiren sürüngenlerin olduğu, bir reptilian yemek masası olmazdı.
"Ben böcek yeriz sanmıştım," Nina eğilip kulağıma mırıldandı.
"Biz geliyoruz diye kaldırmışlardır." Diğer tarafımdaki Sare de cevap verdi.
Ellerinde olsa kenara geçer dedikodu yaparlardı. Ne diye ortalarına oturduysam...
Etraftan bahsetmem gerekirse, yemek masasının üstündeki büyük yılan motiflerinin olduğu avize her an canlanıp üstümüze atlayacak gibi duruyordu. Birbirine düğüm olmuş yılanların hepsi ağızları açık ve keskin bakışları ile avına atlamaya hazır gibiydi. Tek eksik canlı olmalarıydı.
''İçeriye girerken gördüğünüz Medusa gerçekti. Bir gün büyü ile taştan çözülebilir, ne dersiniz Kraliçem?''
Konuşmaları gözlerimi devirerek dinliyordum. Gerçek olsa bile İris böyle bir şeye izin verir miydi? İmkansız.
İçerisi boğuk olsa bile duvarları yeşillenmiş otlar kaynıyordu. Her yerde bir heykel vardı. Atalarının olduklarını, reptilianların hep var olduklarını filan anlatıyorlardı. Ne kadar doğru olduklarını bilemiyordum.
Masa ise çeşit çeşit, bazıları tuhaf, bazıları ise yenilebilir -tavuk gibi- yemekler ile doluydu. Benim tabağımda ise iyice didiklediğim tavuğum vardı. Elime aldığım tuhaf içeceği önce içine iyice baktıktan sonra kokladım. Acımsı bir kokusu vardı. İçmekten emin olamadım. Zehir bile katmış olabilirlerdi. Beni ne kadar sevdiklerini biliyordum...
"Ne bu?" Diyerek direkt sordum.
Gebereceğim zamanın şuan olmasını kesinlikle istemiyordum.
Karşımda Araf, onun yanında Aref ve Aref'in yanında ise Toprak oturuyordu. Büyük sessizliği benim sesim bozmuştu. Utanır mıydım? Hayır tabi ki de.
"Yosun suyu."
Cevap Toprak'tan çıkmıştı.
"Normal su yok mu? Bildiğimiz su."
"Var tabi," dedi Kraliçe. "Su getirin." Diyerek de yanında bekleyen görevliye emir verdi.
"Ben tadını beğendim, istesem akvaryumum için de verirler mi acaba?"
"Aref'e söyle, getirir sana." Dedim dalga geçerek.
Suratı düşerken içtiği üçüncü bardağı masaya vurdu. "İstemiyorum, beğenmedim."
"Araf, yemeğin bittiyse sana etrafı gezdireyim."
Bu ses tabi ki yapışkan, arsız ve yüzsüz olan Çiçek'ten çıkmıştı. Sonunda ağzındaki baklayı çıkarmıştı. Geldiğimizden beri Araf'ı yiyen gözleri sabrımı ölçüyordu. Gözlerimi kaldırıp Araf'a baktığımda gözleri bendeydi. Sinir bedenime hücum ederken onla giderse masayı tuttuğum gibi kafasına fırlatırdım. Çiçek üstüne giydiği mavi, derin göğüs dekolteli elbisesini ikide bir çekiştirerek pörtleyen memelerini kapatmaya çalışıyordu. Gerçekten kafasına tabağı geçirmeme az kalmıştı. Bilerek yaptığı bu hareketle herkesi kendi gibi salak sanıyordu.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri Araf
FantasiaGecenin en karanlık koynunda; bir ayinin ortasında, kendinizi bulsanız nasıl hissedersiniz? O gece Zemheri ait olmadığı bir yerdeydi. Ya da öyle sanıyordu. Bir Gelin Ayini'nde. Dolunay'ın göğsünde. 🌑 "Cok susuyorsun, suskunluğun beni daha çok ko...