Alec Benjamin- Let Me Down Slowly🎶Kalbe Süzülen Yaşlar -12- :
İki kaburgamın arasında buzdağı vardı. Yok olmadı, erimedi de. Birisi vurup kırmaya çalıştı. Buzdağının ise fark edildiği için gözlerinden yaşlar aktı. Eriye eriye ona kavuştu.
Ama o, artık yoktu.
Ben Zemheri Altuğ, her şeyi berbat etmekte üstüne olmayan bir kadın.
En iyi becerdiği şey; can yakmak.
Canın yanacağını bile bile can yakmak.
Ve şuan ona hak etmediği gibi davranan tek adamın gelmesini bekliyor.
Araf seni arıyorum, ne olursun gel.
Eğer, Sare sana dediklerimi anlattıysa ve sen ondan gittiysen...
Gitme.
Ben sadece yandığım kadar yakmak istedim.
Ama yine insanlara çıkardığım dikenlerim en çok bana batmıştı.
Şimdi ise oldukça yalnızım. Senin uyuduğun yastığı kucağıma aldım, seni sığdırmadığım yatağımdaydım. Pişmanlıktan ölecek kadar pişmanım. Keşke sadece İris'e sallasaydım da lafı sana getirmeseydim. Küs olduğun için mi bulamıyorum seni? Kolyeye sesleniyorum, yine cevap vermiyorsun. Başım da ağrımıyor. Yok olmadın değil mi?
"Eşşek kafalı Zemheri" dedim kendime söylenerek.
O ise gitmeden önce "Zemheri'ye bir şey yapan bana yapmış olur" demiş Asaf ile Dolunay'a.
3 gün olmuştu. 3 gündür oruç da tutuyordum. Çünkü kimse senin gibi bana yemek getirmiyordu. Kimse beni senin gibi düşünmüyordu. Bende aşağıya akşam yemeğinde inmekten başka bir şey yapmıyordum. Masanın karşı tarafının boşluğu yüreğime otururken yemek oldukça zordu. Sofra kimseden çıt da çıkmıyordu. 3 gündür kavga etmeyi bırak konuşmuyorduk bile.
Ne Dolunay ne İris onu bulamıyordu. Konseydeki cadılar nasıl güçlüyse büyü ile bulamıyorlardı. Ayna ile kapı açılmış Araf çağrılmış.
"Kanlı bir kalp bulundu. Büyüyle, çıkaranın Araf olduğu anlaşıldı. 16 insanın ölümünden sorumlusunuz. İnsan ölümüne karışanın cezası bellidir, lütfen buyurun" demiş aynada onu çağıran cadı. Dolunay ağlayarak anlattı.
İris oğlu için krallıkları dolanırken diğerleri büyüler yapıyor, götürülebileceği yerlere bakıyordu. Ben ise yalnızım, gelmesini bekliyorum. Benim onu bulabilecek bir gücüm ve yüzüm de yoktu. Sare ona söylediklerimi demiş, o ise ses çıkarmadan kafasını sallamış. Nina anlatmıştı. Ama Araf beni anladı değil mi?
O Araf'tı, beni hep anlardı.
Yastığı kenara savurup ayağa kalktım. ''Sıçtığım yastığında koku da kalmamış!'' ayağımı yere vurup dolabı açtım. Üstümü değiştirip Dolunay'a bakacaktım. Elime ilk gelen bezi çektiğimde mor bir tişörttü. İçine tekrar fırlatıp elimi siyah olan beze atarken altında beyaz bir şey gördüm. Benim pek beyaz kıyafetim olmazdı. Elimi atıp çektiğimde bir süre elimdeki gömlek ile bakıştım.
Bu Araf'ın beni düğün gecesi ben şatodan düşerken, beni kurtarmak için kanatları ile yırttığı gömleğiydi.
"En sevdiğim gömleğimdi"
Sesi kulaklarımda çınladı. Onun çocuksu yanlarını bile özlemiştim. Bana karşı hep sakindi -arada çıldırttığım zamanları saymazsak- , bazen de çocuksuydu. Ama başkalarının yanında böyle değildi. Onu ilk sert yayını beni ringden çıkarıp kendi girdiğinde görmüştüm. O an sinirden gözüm dönmüştü ama o da aşırı sinirli duruyordu. Baya da havaydı ne yalan söyleyeyim.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri Araf
FantasíaGecenin en karanlık koynunda; bir ayinin ortasında, kendinizi bulsanız nasıl hissedersiniz? O gece Zemheri ait olmadığı bir yerdeydi. Ya da öyle sanıyordu. Bir Gelin Ayini'nde. Dolunay'ın göğsünde. 🌑 "Cok susuyorsun, suskunluğun beni daha çok ko...