Sevdiğin İçin Değil, Sevdiğim İçin -18-

642 390 82
                                    

Kaan Boşnak: Seni Buldum Ya 🎵

Sevdiğin İçin Değil, Sevdiğim İçin -18-

İnsanlara bu hayatta en zevk veren şeylerden biri intikam almaktı. Polyannacılık oynayan kişiler bunu inkar ederdi, sol omzunda sallanan şeytan ise buna gülerdi.

Benim yaptığım şey intikam almak değildi. Sadece netliği seviyordum. Tüm çabam sadece bundandı. Açık oynar, açık oynayanı severdim. İris'in beyazlığında rağmen şeytansı bir sureti vardı. Onu konuşturmak imkansızdı fakat kuklalarını değil...

Dolunay onun ailesiymiş, yesinler.

Joon benim için yalancılıkta bu gece sınıfta kalmıştı fakat Nina, o bu konuda iyi görünüyordu. Eğer Joon ile konuşmalarını duymasam belki ona inanabilirdim.

Araf, beni bildiklerim konusunda uzunca sorguya çekmiş en sonunda söylemeyeceğimden emin olunca balkona gitmişti. Üzülüyordu, farkındaydım. Dolunay, onların için kar çiçeği gibiydi. Bu narin çiçeğe zarar veren ise annesiydi. Topraktan söküp almak imkansızdı, nereye giderse gitsin damarlarında o toprağın parçaları olacaktı. 

Benim ile olan savaşı ise çok daha farklıydı. Emin olunamayan bir aşkı bana kanıtlayıp benden de karşılık almaya çalışıyordu. Fakat bilmediği bir şey vardı; aşk, karşındaki seni sevdiği için oluşan bir büyü değildi. Bende oluşacak aşkın, onun aşkının karşılığı olarak değil, onun varlığı ile gelişecek bir aşk olmalıydı. 

Evet, sanırım aşk bu olmalıydı: Beni sevdiği için değil, onu sevdiğim için.

Balkondan gelişi sakin adımlarla olmuştu. İçinde fırtınalar, devrilen gemiler olduğu halde hala yanan bir mum gibi sessizdi. Araf buydu, gerektiği yerde yeri yerinden oynatırdı, gerektiği yerde ise sessizliğe boğulur yapacaklarını düşünürdü. 

Adımlarının bana doğru yaklaştığını hissettim. Gözlerim hala kapalıyken hareketini merak ederek kulak kesildim. Mobilyanın itilme sesini duydum, anlaşılan yerde yatacaktı. Aptal bu aptal. Zaten dayak yemişti. Kimden dayak yemişti?  Keşke daha büyük bir koltuk olsaydı orada yatardı. 

Nefesi yüzüme değerken soluğumu tuttum. Kaşımın üstüne dudaklarını hafifçe bastırdı.

Sakin Zemheri, nefes al, ver.

"Senin canını kim yaktı?"

Kısık sesi ile saçlarımın arasına fısıldadı. Yutkundum, kimse benim canımı yakmamıştı. Hayır, öyle bir şey olmamıştı. Ne yaptın Zemheri, ne anlattın? Hiçbir şey, hiçbir şey anlatmamıştım. Anlatmazdım ki, tekrar hatırlayamazdım. 

"Benim asi, güzel Zemherim... Keşke seni daha önce bulsaydım, işte o zaman, seni kimse buna sürükleyemezdi."

Ellerim hafifçe yatağın çarşafını sıktı. 

Beni, sürüklemişlerdi. Yalnızlığa, mutsuzluğa, hissizliğe, kötülüğe... Beni el birliği ile şeytana çevirmişlerdi. Belki de böyle olmak gerekiyordu. Isıranı kopartmak, vuranı öldürmek gerekti. Belki de doğru bendim, yanlışlık; çivisi çıkmış dünyanın düzeleceğine inanmaktı. 

Araf, bazen kötü olmak gerekirdi, bazen ise hep kötü. Kudret; acıdan doğuyordu, acı ise önce hissedip sonra hissettirerek. 

Ben şeytan isem sen,  meleklere vaat edilen güzel kanat. Sen sevginin buzları eritebileceğine en güzel kanıt. 

Gözbebeklerim titredi, o geriye çekildi. Güvenmese bile bana; Araf, o her zaman bu dünyadaki en iyi adamdı benim için. Hala gözlerimi kapattığımda onu zincire bağlanmış hali aklıma geliyordu. Bir daha asla onu canı yanarken görmek istemiyordum.

Zemheri ArafHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin