21-vingt-et-un

8.6K 232 19
                                    

21-vingt-et-un

     Kaç kadeh içtiğimi bilmiyordum. Başımın dönmesini umursamıyor, Stefan'ın belimdeki kolunu görmezden geliyordum.

Kendimi dünyanın en aptal insanı gibi hissediyordum. Hadi ama Marienne, seninle yaklaşık bir buçuk aydır mesajlaşıyor, attığın fotoğraflara tepki veriyor ya da yanında birilerinin olmasından rahatsız olduğunu söylüyor diye senden hoşlandığını sanmış olamazsın. Onun da tıpkı senin gibi hissettiğini düşünmen aptallık.

Elindeki telefonla uğraşmayı kesmişti. Ekranda gördüğü mesajla kaşları çatılmıştı. "Hey, ben ondan hoşlanmıyorum!" dudaklarımdan kaçan sözcüklerle, bakışlarını bana çevirmiş Stefan'a baktım.

"Kimden bebeğim?" Onu duyabildiğimi bildiği halde bana doğru eğilmiş, yüzünü boynumun yakınlarına getirmişti.

Ondan uzaklaştım. "Hiçbir şeyden."

Bira şişesini dudaklarına yasladı. "Mari, geçen yaz sana ayıp ettiğimin farkındayım. Ama kendimi tutamadım. Nasıl oldu, inan bilmiyorum. Beni affet."

Geçen yaz nasıl olduğunu bilmediği şey, herkesin ortasında beni zorla öpmeye çalışmasıydı. Suratına yediği tokatla kendine gelmesi hiçbir şeyi değiştirmezdi. Şu an burada olma saçmalığım, kalpsiz Adrien yüzündendi.

Masadaki votka bardağını fondopleyip çantama uzandım. Birkaç yüzlüğü masaya bıraktığımda Stefan'ın eli kolumu sarmıştı. "Heey, ne yapıyorsun?"

"Şu kolların bir yerlerime dokunmadan yaşamsal fonksiyonlarını ilerletemiyor galiba. Çek şu ellerini üzerimden!"

Ani değişen ruh halim onu şaşırtırken arkamı dönmüş, çıkış kapısına giden merdivenlere yönelmiştim.

Arkamdan seslendiğini duyduğum halde tepkisiz kalmıştım. Adrien gelmeyecekti. Benim de burada olmamın bir anlamı yoktu. Buraya gelmem bile aptallığımın göstergesiydi. Daha fazla bu işkenceye dayanamayacaktım.

Hills'den çıktığımda hemen arkamdan gelen Stefan'ın sesini duyabiliyor fakat yürümeye devam ediyordum. Nihayet yanıma geldiğinde, kolumdan kavrayıp beni kendine çevirmişti.

"Nereye gittiğini sanıyorsun, küçük Marianne? Seni bırakabileceğimi sanman aptallık güzelim."

"Cehennem ol, aptal herif!" diyerek onu ittirdiğimde, bileğimi yakalamıştı. Beni peşinden sürüklerken kimsenin engel olmaması sinirimi bozuyordu. Ona küfürler savururmamı umursamadan valenin getirdiği arabaya bindirmişti.

"Neyin peşindesin aptal?" Sorularıma cevap vermemesi sinirimi bozuyorken asfalt yolun üzerinde kayan spor araba, bizi otoyola çıkarmıştı.

Aracın içinde bağırmaya başladım. "Sen ne yaptığını sanıyorsun salak herif?!" 

Direksiyonu sıkıca kavramışken aniden böyle öfkelenmesine bir anlam veremiyorum. "Sadece konuşacağız Mari, korkma."

"Sadece konuşuyorsak burada ne işimiz var?" Beni cevapsız bıraktı.

Uzun bir sessizlik süreci, içimdeki merakı arttırırken aniden sordu: "O adam kim Mari?"

"Hangi adam?" Stefan gözlerini camdan dışarıya odaklamıştı. Derin nefesler alıp veriyorken bana döndü. "Bardayken bana mesaj atan adam. Neydi adı? Adrien..."

İsmini duyar duymaz gerilmiştim. "Anlamadım ne mesajı?" diye sorarken Stefan'ın bakışları yüzüme irdeliyordu.

"İn arabadan." dedi aniden.

Geldiğimiz yere baktım. Ormanlık yolun girişindeydik. Etrafta yaşam belirtisine dair hiçbir şey yokken beni buraya getirip arabadan inmemi söylüyordu.

"Sen kafayı mı yedin?!" diye sorarken bağırmıştım. "Ne yaparım burada ben, aptal herif?"

"Sana in dedim!"

Bakışlarındaki ciddilikle karşılaştığımda başımı iki yana salladım. Bu aptalla kalacağıma, burada bir başıma kalırdım. Arabadan inerken "Sen bir orospu çocuğusun!" diye bağırmayı ihmal etmemiştim.

Stefan'ın arabasının etrafı aydınlatan farları ortadan kaybolduğunda, ortalık geçici bir süreliğine karanlığa bürünmüştü. Fakat sonra, gözlerim yıldızların aydınlattığı ormana alışmıştı. 

Korku, iliklerime bir zehir gibi işlerken kulaklarıma dolan motor sesiyle bakışlarımı karşımdaki spor arabaya çevirmiştim.

Araçtan inen beden yanıma yaklaşırken, arkasında kalan ışık, bu uzun boylu adamın yüzünü görmemi engelliyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Araçtan inen beden yanıma yaklaşırken, arkasında kalan ışık, bu uzun boylu adamın yüzünü görmemi engelliyordu. Geniş omuzlar ve uzun beden aramızda bir adım kalacak şekilde bana yaklaştığında, gördüğüm yeşil gözlere baktım.

Buradaydı.

Adrien benim için gelmişti.

- - -

nabersiniz? 3 bölüm yazdım, bayağı mutluyum ve sonunda adrien aşkımıza ulaştık :)

düşüncelerinizi aşırı merak ediyorum. yazın bir şeyler...

DETAY- TEXTING +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin