24-vingt-quatre
Adrien'ın arabası gösterişli villanın önünde durduğunda, kısa süreli birlikteliğimiz son bulacağından suratımı asıyordum. Ona, ondan ayrılmak istemediğimi söyleyemeyeceğimden uykum varmış gibi davranıyordum.
"Teşekkür ederim." dedim bir şey söyleme ihtiyacı içerisinde. Dudaklarına yerleştirdiği yarım gülümsemeyle bana bakarken olduğum yerde küçüldüğümü hissediyordum. Bakışları üzerimde gezinirken gülümsemesi büyüdü. Bana verdiği eşofman üstü bedenime o kadar büyük gelmişti ki kollarını birkaç kere katlamak zorunda kalmıştım.
Elim arabanın kapısına gittiğinde mırıldandım. "Hoşça kal."
Bu adamın hiçbir şey söylememesi beni delirtiyordu. İfadesizliği, sessiz ve sakin olması beni çileden çıkarıyordu.
Beni kapıda karşılayan Lucretia'ya bir bakış attım ve odama yönelmek üzere merdivenleri tırmandım. O sırada babam Başkan Lorenz'in seslenmesi içimden bir sürü küfür sıralamama sebep olmuştu. Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak ona döndüm.
"Evet, baba?"
İrdeleyici mavi gözleri üzerimdeyken bedenim titreyecek gibi hissediyordum. "Dün gece neredeydin Marianne?"
Dudaklarımı araladım, yalan söylemektense eksik anlatmak daha iyiydi. "Bir arkadaşımda kaldım."
Başkan Lorenz, Lucretia'ya bir bakış attığında, kadın burada bir fazlalık olduğunu hissederek ortadan kaybolmuştu. Babamsa merdivenlerin başında dikilmiş, bakışlarını bana çevirmişti. "Umarım, gece evinde kaldığın arkadaşın Adrien Adams değildir."
Babam onunla olduğumun farkındaydı. Sözlerindeki iğneleme, bunu bildiğini haykırıyordu. Yalan söylersem olacakları bildiğimden sessiz kalmıştım.
"O çocuktan uzak duracaksın, Marianne Lorenz!"
Emredici hareketi karşısında adeta dilim tutulmuştu. Öylece ona bakarken ne diyeceğimi bilmiyordum. Ondan uzak falan duramazdım. En azından o beni başından def etmezse... Yine de babamın böyle buyurucu bir tavırla konuşması beni çileden çıkarıyordu.
"Adrien ile ne alıp veremediğin var baba?" diye sorarken birilerinin bana cesaret hapı verip vermediğini merak ediyordum. Dün gece tanıştığım Mari, 22 yıldır tanıdığım Marianne Lorenz'e hiç benzemiyordu.
"Odana çık!" Annem Beth Lorenz neler olduğunu soran gözlerle yanımıza geldiğinde, öfkeli gözlere karşılık veremeden odama çıkmıştım. Babam ile Adrien'ın nasıl bir bağı olabilirdi ki?
Üzerimdeki kıyafetlerini çıkarmadan yatağıma uzandım. Onu aklımın bir köşesinden çıkarmak imkânsızdı. Zümrütü andıran gözleri, canlı dudakları... Tanrım, aklımı kaybediyordum ve birilerinin bana hemen dur demesi gerekiyordu.
Yataktan kalkmadan yanı başımdaki komodine uzandım ve bilgisayarımı kucağıma bıraktım. Babamın sayesinde Bay Soyadıbilinmez'in kimliğini öğrenebildiğim için kendimi şanslı hissediyordum. Arama motoruna Adrien Adams yazdım.
Ekranda gördüklerim, gözlerimin kocaman açılıp dudaklarımın aralanması için yeterliydi.
-
Tatlı Rüyalar Torbacısı'na profilimden ulaşabilirsiniz, seveceğinize eminim <3
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DETAY- TEXTING +18
Historia CortaHareketleri bariz bir şekilde hızlandığında onu en derinlerimde hissediyordum. İçimden çıktığında omuzlarım hayal kırıklığıyla düşmüştü fakat belimi sertçe kavrayıp beni yüz üstü çevirdiğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Ardımızda sırlardan ö...