30- trente

7.5K 172 31
                                    

30-trente

Güneşin ilk ışıkları, kırık pencereden içeriye süzülüyor, odadaki yoğun toz tabakasını gözle görülür hale getiriyordu.

Bir küçük oda ve tuvaletten ibaret olan yirmi sekiz metrekarelik bu evde, Noir'ı yok ediyordum.

Kimsenin gardiyanı olmadığı gökyüzünü korunmaya çalışan Noir...

Babasının düşmanı ile ortak hareket eden hain Noir...

Rahatsız edici yatağın altından çıkardığım valize eşyalarımı doldururken güneş ışıkları saçlarıma vuruyor, gözlerimi kamaştırıyordu. Burada kaldığım geceleri hatırladım. Babam Başkan Lorenz'in gerçek yüzünü Paris halkına gösterme planları kurduğum zamanları anımsadım. Ailem beni arkadaşlarımın partilerinde zannediyorken bu harabe dairede onları bitirecek kanıtlar aradığım zamanları...

Her şeyi geride bırakacaktım.

Birkaç parça kıyafetimi ve çalışma masasındaki eşyaları siyah çöp poşetine doldururdum. Çalışma masasının üzerindeki panodaki her notu söktüm ve buruşturarak poşete attım. Mantar panoyu poşete sığması için kırıp kenara bıraktığımda çöplerle işim bitmişti. Ellerimdeki eldiveni çıkarmadan etrafa temizlik malzemesi döktüm ve birkaç dakika bekledim. Burada parmak izi bırakmamam gerekiyordu.

Bir saatimi alan temizlik bittiğinde kendimden geriye hiçbir şey bırakmamıştım bu küçük dairede. Sarı peruğu saçlarıma geçirdim ve kepimi takıp apartmandan ayrıldım. Böylelikle hiçbir güvenlik kamerasına yakalanmayacaktım. Aklımda geride bıraktıklarım varken düşünmem gerekenin gelecek olduğunun farkındaydım.

Eve geldiğimde her şeyin üç gün önce geride bıraktığım gibi olduğunu fark etmek kalbimdeki şüphe tohumlarının kökünü kurutmuştu.

Ailemin umurunda bile değildim.

Tenimi yakan kaynar suyun altında saatlerce kaldım. Tenim, onun izlerini silmemem için çabalıyor gibiydi. Vücudumda gezdirdiğim lif, onun kokusunu alıp götürmeye yetmiyordu. Saçlarımdan akan köpükler zemine düşerken beraberinde eski Marianne'i de götürüyordu. Boynumda, göğüs kafesimde ve bacaklarımda sayısız morluk vardı ve hepsi bana onu hatırlatıyordu. Dudaklarımda gezinen tenini özlemiştim.

Duştan çıktığımda üzerimde bir bornozla yatağın üzerine oturdum ve kapalı telefonuma uzandım. Pin'i girip telefonu açar açmaz ekrana sayısız bildirim düşmüştü. Bu akşamki partiyi konu alan mesajlar okul arkadaşlarımdandı, Claire'in doğum günüydü.

Telefonu komodine bırakıp uyuma niyetindeyken yüksek zil sesi beni planımdan alıkoymuştu.

Arayan Rene'ydi. En son ne zaman görüştüğümüzü bile hatırlamadığım arkadaşım çağrısını sonlandırmak istiyordum fakat o an beynim elimi yönlendirmiş ve telefonu açmama sebep olmuştu.

"Hey?" dedim sesim büyük bir umursamazlığı işaret ediyorken.

Telefonun ardından birkaç hışırtı yükseldi. "Kızım, okul yıkılıyor!"

Kaşlarım çatılmıştı. "Anlamadım?"

"Akşamki partiye gel, Claire'in yeni sevgilisi bomba. Bizlerle tanıştırmak istiyormuş."

"Claire ile pek anlaşmıyoruz." dedim omuz silkerken. "Gelmeme gerek yok."

"Saçmalama, üç gündür seni soruyordu. bu partiye geliyorsun bebeğim!"

Bingo! Dudaklarımı aralasam da bir şey söylenmemiştim çünkü aptal arkadaşım suratıma kapamıştı.

Acaba şimdi ne yapıyor?

DETAY- TEXTING +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin