26-vingt-six
Rüzgar saçlarımı dört bir yanıma savururken gözlerimi karşındaki adama dikmiştim. Kütüğe yasladığı odunları tek bir darbeyle ikiye ayırırken hala beni fark etmişti. Postal botum, attığım adımla altımda kalan kurumuş yaprağı ezdiğinde, yalnız olmadığını anladı. Elindeki baltayı hızlıca olduğum yere savurduğunda, refleks olarak eğilmemle beni hefes alan baltadan kurtulmuştum.
Adrien, karşısında beni beklemiyormuş gibi adımı söylerken ifadesiz yüzümle karşılaşmıştı. "Siktir!"
"İyi misin, Mari?" Bana doğru attığı hızlı adımlar yürüdüğü yeri kalbime çevirmişti adeta kalbim ayaklarının altındaydı.
"Yaklaşma bana!" diye bağırmamla şaşkın bakışları eşliğinde duraksamıştı.
"Marianne, bir sorun mu var?"
Sırt çantamı önüme alarak içinden çıkardığım dosyaları ıslak toprak zemine attım. "Al!" Sert bir şekilde fırlattığım Macbook, yeri boyladığında, karşımda hareketlerime anlam vermeye çalışan bir adam vardı. Adrien Soyadıbilinmez değildi. Nicolas Adams'ın oğlu, Adrien Adams'tı.
"Senin de birliğinin de canı cehenneme!" diye bağırırken ses tellerimin koptuğunu hissediyordum. Bana doğru adım atacağı anda çantayı karnına doğru fırlatmıştım ancak o, hızlı bir refleks göstererek çantayı kavramıştı.
"Sakin ol!" Bağırması beni çileden çıkarıyordu.
"Kahretsin Adrien! Kahretsin!" derken olduğum yere kapaklanacakmış gibi hissediyordum. "Bir daha sakın çıkma karşıma!"
Beni umursamadan dibimde bitti ve attığı adımla sırtımın ağaca yaslanmasına sebep oldu. "Öğrendin demek..."
Gözümden düşen yaşla bağırdım. "Aptalın önde gideniyim, beni bir böcek gibi kandırdın. Tek istediğin babanın intikamını almaktı! Bu intikam uğruna beni kullanmak istedin, Tanrım ne kadar aptalım!"
"Hey, hey Marianne sakin ol." Yüzümü elleri arasına aldığında başını iki yana sallamış ondan uzaklaşmaya çalışıyordum. "Bırak beni!"
"Dinle beni küçük kedi..." Ben onun kollarında çırpınırken güçlü kolu beni kendine hapsetmişti. "Beni dinle!"
"Siktir ol git!" Onu dinlemeden çırpınıyordum, tek istediğim buradan bir an önce def olup gitmekti. O lanet herifi görmek değil görmek adını bile duymak, istemiyordum. "Sen iğrenç bir adamın tekisin. Midemi bulandırıyorsun!"
"Dur!" Öfkem onu da zehirlediğinde, kollarımı ağaca bastırarak beni durdurmuştu. "Lanet olsun Marianne Lorenz, sana aşığım aptal!"
Ne?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DETAY- TEXTING +18
Storie breviHareketleri bariz bir şekilde hızlandığında onu en derinlerimde hissediyordum. İçimden çıktığında omuzlarım hayal kırıklığıyla düşmüştü fakat belimi sertçe kavrayıp beni yüz üstü çevirdiğinde dudaklarım şaşkınlıkla aralanmıştı. Ardımızda sırlardan ö...