20-vingt

8.5K 231 18
                                    

20-vingt

       Sosyoloji dersini ekip eve geldiğimde, içimde tuhaf bir heyecan vardı. Gardırobun önünde dikilip akşam için giyecek bir şeyler ararken yanaklarımı şişirdim. Dört elbise denemiştim ve dördünü de pek beğenmemiştim. Nihayet siyah, kalçamın birkaç parmak altında biten elbiseyi giyindiğimde rahatlamıştım. Elbisenin bedenimi tıpkı bir deri gibi sarması, karşımdaki seksi kadını bana sergilerken gülümsedim.

 Elbisenin bedenimi tıpkı bir deri gibi sarması, karşımdaki seksi kadını bana sergilerken gülümsedim

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Saat 8'e yaklaşırken güneş çoktan batmış, eğlence dünyasının ışıkları yanmıştı. Belime uzanan saçlarımı açık bırakmıştım. Makyaj masama oturmuş, uzandığım kırmızı ruju dudaklarıma yedirirken telefonumdan gelen bildirim sesiyle yüzüme bir gülümseme kondu.

Adrien: Selam. (8.12pm)

Birkaç gündür konuşamadık. Yazmak istedim. (8.12pm)

Beni yeni mi hatırladın beyefendi, dememek için kendimi zor tutarken mesaja cevap vermedim. Bu gece onu görmeyi kafama koymuştum ve her ne olursa olsun amacıma ulaşacaktım.

İnce şerit bantlı topuklularla merdivenleri inmeye başladığımda, tren istasyonunda karşılaştığım yeşil gözleri anımsayıp duruyordum. Fazla güzellerdi.

Adrien: Güzelim bir sıkıntı mı var? (8.19pm)

İyi misin, Mari? (8.19pm)

Çok iyiyim bebeğim, yazmak istesem de kendime hakim oldum ve evimizde çalışan Lucretia'ya dışarı çıktığımı haber verdim. Kızıl saçlarını tepesinde sıkıca toplayan kadın başını sallamakla yetindiğinde, kapıda beni bekleyen Stefan'ı bakış açıma aldım. Ferrari'sine kalmasını yaşlamış, kollarını önünde birleştirmişti. Beni görünce gülümsedi.

"Selam bebek, yanıyorsun. "

Bakışlarının üzerimde gezinmesi beni rahatsız ederken sahte bir gülümsemeyi dudaklarıma yerleştirdim. Bu gece Adrien'ı  görmezsem, Stefan'dan kurtulmak için türlü yol deneyecektim.

Arabanın ön yolcu koltuğuna yerleşip telefonuma bir bakış attım. Adım adım hedefime yaklaşıyordum.

Adrien: Neredesin? (9.03pm)

Stefan havadan sudan konuşmaya başladığında, yanaklarımı şişirdim. Sorduğu sorulara kısa cevaplar veriyor, bel altı şakalarını görmezden geliyordum.

Araç Hills'in gösterişli kapısının önünde durduğunda, Stefan valeye anahtarı yukarıdan attı. Genç adam anahtarı yakalayamamıştı. Stefan'ın nu küçümser hareketi sinirimi bozarken "Zengin züppesi... " diye mırıldanmıştım.

"Bir şey mi dedin, hayatım?" Sinir bozucu gözlerini üzerime diktiğinde başımı iki yana salladım. Onunla uğraşmak istemezdim.

Mekanın girişindeyken belimi kavrayan kolunu hissettiğimde sarsılmıştım. Böyle bir oyun oynarken, Stefan'ın benden yararlanmak isteyeceği aklımın ucundan bile geçmemişti. Ama onun böyle bir adam olduğunu biliyordum.

Hills her zamanki gibi kalabalıktı. Yüksek müzik sesi kulak zarımı delercesine çınlıyorken, ortama ayak uydurmaya çalışıyordum. Elbisemin kısalığından rahatsız olurken içki almaya giden Stefan'ın birkaç dakikalığına da olsa yanımda olmaması beni rahatlatmıştı.

Mermer masanın üzerine bıraktığım telefon çalmaya başladığında ekranda gördüğüm isimle yüzüme bir gülümseme kondurdum.

Adrien Arıyor...

Beni neden aradığını soran bir sesle mırıldanmıştım: "Efendim?"

"Beni çıldırtıyorsun. Sabahtan beri mesaj atıyorum, hiçbirine cevap vermiyorsun ama gördüğünü biliyorum."

Hin dolu gülümseme yüzümü aydınlatmıştı. "Aslına bakarsan şu an pek müsait değilim." diye cevapladım onu. Arkadan gelen müzik sesi, onun sesini duymamı zorlaştırıyorken durumun onun için de aynı olduğunu düşünüyordum.

O sırada yanıma yaklaşan Stefan, benim planına dahil olmayan ama kesinlikle planın gidişatına büyük bir katkı sağlayacak hareketi yaptı. "Bebeğim, Martini'ni getirdim."

Telefonun suratıma kapandığını belirten tiz sesle adeta sarsılmıştım.

Kimi kandırıyordum ki?

Adrien buraya gelmeyecekti.

DETAY- TEXTING +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin