26. Bölüm.

534 40 12
                                    

Gözlerimi açtığımda, belimi saran sıcacık kollar vardı. Sıcacık bir göğsüse dayanıyordum. Ve o hârika kokusu. Istediğim şey buydu benim, onunla uyuyup onunla kalkmak.

Ona doğru döndüm. Bana bakıyordu. Ona hayran hayran bakmaktan alamıyordum kendimi. Gözlerinin içinde kayboluyordum. Bana karşı bakan o sevgi dolu gözlerine hiç bir şeye değişmem.

Yan yatıyordu. Başımı göğsüne bastırdım. Beni daha sıkı bir şekilde sardı.

Ölene dek böyle kalsak ne olur? Kimse olmadan, sadece o ve ben. Bunu her şeyden çok isterdim.

Kalbi çok hızlı atıyor. Benimkiyle yarışamaz bile ama yinede hızlı atıyor.

"Seni çok seviyorum Emre. Sakın beni bırakma. Eğer bırakırsan, döverim seni."

Güldü...

"Seni bırakır mıyım hiç? Hem sen beni bırakırsan ne yapayım?"

"Öldür beni."

"Kıyamam ki.."

"Gözlerini kapa, ben değilmişim gibi davran ve öldür beni."

"Beni bırakırsan önce kendimi öl-"

"Sakın Emre, sakın. Hem zaten benim seni bıraktığım falan yok."

"Bende seni bırakmayacağım bebeğim." Dedi ve başımın üstüne bir öpüçük kondurdu.

"Sanırım kalkmamız gerekiyor." Dedim.

"Böyle kalsak?"

"Bende çok isterim-"

"O zaman kalkmaya gerek yok."

"Ama ben acık-" dememe kalmadan hemen kalktı ve

"Kavaltı hazırlamaya gidiyorum." Dedi ve alnımdan öptü.

Bana bu kadar değer veriyor muydu? Acıktım deyince hemen kalkıp kahvaltı hazırlayacak kadar?

Çok seviyorum ya. İnşallah hiç ayrılmayız.

Çarşafa iyice dolandım. Dün terapiye gittiğim için ayaklarımı -çok az- hareket ettirebiliyorum.

Beş dakika sonra Emre geldi odaya. Gözlerimi bir-iki saniye açtım sonra hemen kapadım.

"Prenses kahvaltı hazır hadi." Dedi. Ses vermedim.

"Hadi ama.." Dedi ve yatağa doğru yaklaşmaya başladı. Yatağa oturup bana baktı.

"Hani karnın açtı senin he!" Dedi ve beni gıdıklamaya başladı.

"Emre y-yapma ya." Kahkaha atmaktan konuşamıyordum.

Durdu sonunda.

"Bak yine Emre dedi. Görürsün sen." Dedi ve daha fazla gıdıklamaya başladı.

O da kahkalarla gülüyordu. Odada kahkaha sesimizden başka ses yoktu.

"A-aşk- aşkım ka-karnım ağrıdı." Dedim. Karnım gülmekten çok ağrımıştı.

Emre artık gıdıklamayı bıraktı ve yanıma uzandı. Beni kendine çekip sıkıca sarıldı. Artık kahkaha atmıyorduk ama hâlâ gülüyorduk.

"Hadi bebeğim, kahvaltımızı yapalım." Dedi ve anlımdan öpüp yatakdan kalktı.

"Prenses bu sefer kendin kalk bakalım." Dedi ve gülümsedi. Evet doğru söylüyor.

Üstümden çarşafı attım ve oturur pozisyona geldim.

Oha! Üstümde sadece Emre'nin tişörtü var! Hemen çarşafı geri kapattım.

Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin