Final.

301 20 18
                                    

Emre'den...

Üç ay sonra...

O benim herşeyim. Hayatimda kimseye bu kadar değer vermemiştim. O yokken kardeşim vardı. O benim en değerlimdi. Kardeşinden başkasına en değerlim diyicegimi tahmin etmezdim hiç. Kardeşim benim meleğimdi. Sinirlendiğimde bile beni sakinleştiren bir melekti. O öldükten sonra hayattan soğudum. Sonra bir gün biriyle tanıştım ışte o benim ikinci meleğimdi. Onu hep kardeşime benzetirdim. Bunu ona söylemedim ama hep o böyleydi. Sonra birden herşeyim oldu. Gülme sebebim...
Yaşama isteğim....
Dünyam... olmuştu. Tahmin etmezdim ona bu kadar bağlanacağımı. Herşeyim olacağını hiç tahmin etmezdim. Ama iyiki olmuş...

Şimdi gözlerimin önünde erimesine dayanamıyorum. Berra tekrar verem hastası olmuştu. Bu sefer doktora da gitmedi. Araştırdım. Berra'nın hastalığı öncesinde, ölüme yaklaşacak kadar ilerlemeseydi, ikinci defa olduğunda iyileşirdi. Ama olmadı. Dizlerimdeki başına elimi koyup, saçlarını okşadım.

O ölürse ben ne yapardım. Dayanamazdım ki. Berra'sız bir hayat düşünemiyorum. Düşünmek istemiyorum. O gün evimizi ona gezdirirken çok mutluydum. Mutluyduk. Bunu gözlerinden okuyordum. Evi gezdirmeyi bitirdigimde, bahçedeki geniş salıncakta oturduk. Başını göğsüme koyup kolları ile belimi esir almıştı. Asla şikayetçi değildim. Elimde olsa onu kalbime saklardım. Kimseye vermezdim. Kimse zarar veremezdi. Bana burayı çok sevdiğini söylemişti sonra hayal kurmuştuk.

"Aşkım senin gösterdiğin oda bizim odamız olur. Orası geniş ve ferah." Dedi.

Gülümsedim.

"Onun yanında ki oda da çocuk odası olur. İlk çocuğumuz olduğunda orayı düzenleriz. Hem senin için kolay olur. Fazla uzak değil." Dediğimde başını göğsümden kaldırdı. Biran boşluğa düştüm sandım. Kaslarını çattı.

"Ne yani? Çocuğumuza bakmaya sadece ben mi gidicem?" Dedi. Dayanamadım ve gülümsedim. Elimi kaldırıp yanağına koydum.

"Hele sen bi benimle evlen çocuğumuza da ben bakarım, sana da." Dediğimde gülümsedi ve tekrar başını göğsüme koyup kollarını belime doladı. Sonra hayal etmeye devam ettik.

Gözümden damlayan göz yaşını sildim. Ne güzeldi o an. Keşke bitmeseydi. Bir daha gidemedik oraya. Onu böyle gördükçe kalbim sızlıyor. Ben hiç düşünmemiştim böyle olacağını. Zaten düşündüklerimi hiç olmuyor da...

Berra tekrar yürüyemiyor. Onu ben taşıyorum. Bu hiç sorun olmuyor. Zaten zayıftı ama şimdi bir deri bir kemik kaldı. Gerçekten. Hastalık çok zayıflattı onu. Göz altları morardi zayıflıktan. Yine de değişmedi bana bakışları. Hala içimi ısıtıyordu, hala aşk doluydu. Babası ve annesi de çökmüştü. Onlarda zayıflamıştı. Annesinin saçları beyazlamaya başlamıştı. Babası kendine bakmıyordu. Bense... Bense kendime bakıyordum. Gerçekten. Berra'nın tekrar hasta olduğunu duyunca dünyam başıma yıkıldı. Kendimi bıraktım. Çok zayıfladım, gözlerim şişti ağlamaktan, giydiklerime felan fazla önem vermiyordum. Ama bir gün Berra bana kendime bakmamı söyledi. Beni böyle gördükçe daha kötü olduğunu canının çok yandığını söyledi. Düşündüğümde ilkte mantıksız geldi. Yani Berra hastayken kendime dikkat etmem felan ama sonra tekrar düşündüğümde Berra haklı geldi. Ertesi gün oraya gitmeden önce banyo yaptım, dişlerimi fırçaladım, saçlarıma şekil verdim ve oyle gittim. Beni görünce öyle güzel güldü ki ona bir daha aşık oldum. Kollarını bana doğru uzatmıştı. Gidip sarıldığımda kokumu içine derince çekmişti. Gözlerime baktığımda gözlerinin içi gülüyordu. O günden sonra kendime baktım.

Berra'nın karnındaki elini ellerimin arasına aldım. Parmağındaki yüzük ne guzel de yakışıyordu. Benim olduğuna dair bir kanıtdı. Berra hareket etmeye başlayınca uyandığını anladım. Yavaşça gözlerini açıp bana gülümsedi. Hiç değişmedi gülümsemesi. Hep içten, sıcak, ask dolu...

Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin