15. Bölüm.

488 42 4
                                    

Masada oturmuş, Emre'nin yaptığı pudingi yiyorduk. Sonra Emre'nin telefonu çaldı. Cebinden çıkartıp cevapladı

"Efendim kardeşim?"

"Şu an görüşemeyiz ama."

"Nerede miyim? Dağ evine geldim."

Bir kaç saniye sonra bana baktı ve gözlerini ayırmadan

"Yanımda Berra var." 

Merak etmeye başladım. Ne konuşuyorlar acaba?

Emre telefonu kulağından çekti ve hoparlor (nasıl yazıldığını bilmiyorum) yerini eliyle kapattı. Kısık sesle konuşmaya başladı.

"Cüneyt bir-iki saatliğine buraya gelse sorun olur mu?" Aslında evet çünkü hem biz ne güzel yanlızdık hem de o çocuğun bakışları iğrenç.

"Hayır, sorun olmaz." Dedim. Sonuçta ben Emre'nin misafiriydim. En yakın arkadaşına gelmesin diyemezdim.

"Tamam bekliyoruz." Dedi ve telefonu kapattı.

"Cüneyt gelene kadar film izleyelim mi? Buraya gelmesi uzun sürer."

"Olur. Saat kaç bu arada?"

"11:47" deyince 'tamam' anlamında başımı salladım.

Emre puding bulaşıklarını lavobaya koydu ve 'sonra yıkarım' deyip omuz silkti. Gelip beni sandalyeden aldı ve uyandığımız odaya götürüp yatağa oturttu. Bende sırtımı yatak başlığına yasladım. Emre laptobu alıp yanıma oturdu.

"Korku filmi izlesek sorun olur mu?" Aslında evet ama bu sefer yanımda Emre var, herhalde korkmam.

"Tamam olur." Dedim. Bir film açtı ve izlemeye başladık.

"Aaa! Emre! Ne biçim film bu?!" Dedim ve yüzümü Emre'nin omzuna kapattım. Filmin yarısındaydık ama gerçekten çok korktum.

"Tamam bu kadar yeter izlemeyelim." Dedi ve güldü. Başımı kaldırmadım ve göğsüne hafif bir yumruk geçirdim.

"Gülme! Kapat hemen şunu!"

"Tamam tamam." Dedi ama hâlâ gülüyordu.

"Bak hâlâ gülüyor." Deyip yanımdaki yastığı kafasına vurmaya başladım.

"Hey! Dur ama bekle bend- ahh. Sen bittin!" Dedi ve o da yanındaki yastığı aldı bana vurmaya başladı.

"Ya! Emr- ahh vurma! dur ya!"

"Sende vur- ah!"

"Ahhahah- ya tama- off ya ahahhaa- vurma!"

"Ahaha send- ahh kafam!"

Emre bir daha vuracakken zil çaldı. Ikimizde yastıkları indirdik. Gülerek birbirimize bakıyorduk.

"Saçların hep dağılmış." Ddi Emre gülerek.

"Seninde. Hem zil çaldı git bak." Dedim bende gülerek. 'tamam' dedi ve beni de alıp salona çıktı. Beni ikili koltuğa oturttu ve kapıyı açtı. Cüneyt gelmişti. Onu görünce gülümsemem soldu.

Yastık savaşı yüzünden saçım başım dağınıktı.

Hemen ellerimi tarak niyetine kullanıp, biraz düzeltmeye çalıştım. O sırada Emre ile Cüneyt gülerek salona geldi. Bende yüzüme sahte bir gülümseme yerleştirdim.

"Merhaba Berra." Dedi Cüneyt. Yine o iğrenç sırıtışı vardı. Bir şey ima etmek ister gibi gülüyor. Anlamadım.

"Merhaba." Dedim. Sonra Cüneyt montunu çıkarttı Emre' de montu asmaya gitti. Cüneyt' de yanıma oturdu.

Neden yanıma otur du ki? Emre oturacaktı oraya. Zaten neredeyse dibime oturdu. Belki bir sebebi yoktur.

Emre gülerek içeri girdiğinde yanıma yöneldi ama Cüneyt'i görünce bir an duraksayıp karşımıza oturdu. Yüzündeki gülümseme solmuştu.

"Ee Cüneyt. Ne oldu? Anlat bakalım." Dedi ama sesi bir an önce anlatda kalk git der gibiydi.

Tabii ki yoktur öyle bir şey, neden öyle desin ki?

"Ya Emre ben kötü bir şey yaptım."

"Ne yaptın?"

"Bir adamı döverek komalık ettim."

"Ee? Sen bunu hep yapıyorsun."

"Bilmiyorum, bu sefer kendimi kötü hissettim ve seninle konuşmak istedim."

"Bir kaç güne dönecektik zaten."

"Ama içim o kadar çok sıkıldı ki, hemen anlatmak istedim." Yalan söylüyor gibi bir hâli var ama belki de doğruyu söylüyordur.

"İyi tamam. Kola içer misin? Bisküvide var?"

"Evet kardeşim ya, olursa iyi olur." Dedi. Emre başını sallayıp mutfağa gitti.

Cüneyt koltukda kımıldanıp biraz daha yaklaşdı. Şimdi aramızda mesafe kalmadı.

Lanet bacaklarım yüzünden, ondan uzaklaşamıyorum!

Bana yaklaşması rahatsız ediyor beni. Cüneyt, sakallarını kaşıdı sonra elini bacağımda duran elimin üstüne koydu. Hemen elimi çektim. Piç Cüneyt! Harbi piç.

Bunun derdi ne? Ve bir bisküvi ile kola koymak bu kadar mı zor? Neredesin Emre?

Sonunda Emre salona girince rahatladım. Derin bir nefes çektim içime.

"Cüneyt istersen bir ellerini yıka he? Sonuçta yoldan geldin." Dedi Emre. Soru sorar gibi değilde, kalk git yıka der gibi.

Cüneyt somurtarak başıyla onaylayınca yanımdan kalktı. Emre hemen karşı koltuğun önüne sehbağ koydu. Sonra elindeki tepsiyi oraya bıraktı ve gelip yanıma oturdu. Bana baktı ve gülümsedi. Bende yanıma oturduğu için rahatlayarak ona gülümsedim. Ben daha ne olduğunu anlamadan Emre yanağımdan öptü ve geri çekileceği sıra, Cüneyt içeri girdi.

Emre gülümseyerek geri çekildi.

"Geç kardeşim otur." Dedi eliyle karşımızdaki koltuğu göstererek.

Bir saattir Emre ile o konuşuyor ama dinlemiyorum. Bugün oldukça yoruldum. Hele ki yastık savaşı çok yordu beni ve şu an uyku gözümden akıyor.

Acaba Emre'ye uykumun geldiğini söylesem kızar mı? Ama çok uykum var.

Emre'nin kolunu dürttüm. Hemen başını bana çevirdi.

Uykulu gözlerimle ona bakınca

"Uykun mu geldi?" Dedi. 'evet' anlamında başımı salladım.

"Tamam o zaman." Dedi ve beni kucağına aldı. Hemen ellerimi boynuna doladım. Açık olan kapıdan içeri girdi ve beni yatağa bıraktı.

"İyi uykular prenses." Dedi ve anlımdan öpüp çıktı. Gülümseyerek gözlerimi kapadım.

Merhaba.
Oy ve yorum yapın lütfen.

Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin