Gözlerimi açtığımda odamdaydım. Yatağımın yanında ki komidinin üstünden telefonumu aldım ve saate baktım. 10:19 annem kalkmıştır.
Bende kalktım ve zar zor yatağımı topladım. Telefonumu alıp eşyalardan destek alarak odamdan çıktm.
Mutfaktan sesler geliyordu. Annem kahvaltı hazırlıyordur babam da işe gitmiştir herhalde.
"Günaydın annem." Dedim. Sarılıp öpmekte isterdim ama hastalık bulaşır diye yapamadım. Gerçi hastalığımı öğrendiğimden beri anneme sarılıp, öpemiyorum.
"Günaydın kuzum." Dedi annem sevinçle.
"Kızım sen hemen otur sofraya, bende domates doğrayıp otururum." Dedi.
Sonra beni öpmek için bana uzandı ama yapamazdım. Zaten sürekli yanımda durması zaralıyken, öpmek... olmaz. Geri çekildim.
"Annem, size hastalık bulaşsın istemiyorum. Bende sizi öpmek, sarılmak istiyorum ama olmaz."
Gözümden bir damla yaş aktı. Çok özledim onlara sarılıp, öpmeyi. Üzgün bakışlarımı anneme yollayıp kahvaltı masasına oturdum. Annemde domatesleri doğrayıp geldi. Beraber sessizce kahvaltı yaptık.
Annem masayı topladı. Daha sonra pazara gideceğini söyleyip evden çıktı. Bende televizyonu açıp karşısına oturdum. Birkaç kanal gezdim ama bana göre bir şey yoktu. Bir şarkı kanalı açtım ve sesini azaltarak dinlemeye başladın. Sonra da telefonumla oyun oynamaya karar verdim. Ekran kilidini açtım oyunlara girecekken mesaj geldi. Bana mı? Hasta olduğumu öğrenen arkadaşlarım benden uzaklaştı ve mesaj bile atmadılar. Kimdi acaba?
Kimden:05............
Berra, kapıdayım.
- EmreNeden geldi ki? Ve telefon numaramı nereden buldu? Hemen kalktım ve -artık ne kadar hızlı gidebilirsem- kapıya gittim. Kapıyı açtığımda karşımda Emre vardı. Gülümsedi... ve... ve... benim kalbimin ritmi hızlanmaya başladı. Acaba oradan kalbimin sesini duyuyor mudur? Çünkü çok hızlı atıyor.
"Merhaba Berra. Şey... dün... sen... o hale gelince merak ettim iyi misin diye." dedi. Biraz çekinmişti söylerken.
Beni düşünmesi çok hoşuma gitti. Kalbim deli gibi atıyordu. Şimdi yerinden çıkacak sanki.
"Teşekkürler iyiyim. Şey... içeri gelmek ister misin? O kadar gelmişsin sana bir bardak meyve suyu verebilirim." Dedim. 'Hayır gelmeyeyim ben' desede zorla içeri davet edeceğim çünkü benim için buraya kadar gelmiş.
"Aslında bir bardak meyve suyu iyi gelebilir." Dedi hafif bir tebessümle.
Bende kapıyı daha fazla açtım ve geçmesi için yer verdim. Içeri girip birkaç adım sonra bana döndü.
"Hadi yardım edeyim, gel." Dedi ve koluna girmem için yardım etti ama durdurdum.
"Meyve suyu getireceğim sen git içeri." Dedim ve kolundan çıktım.
"Hayır gerek yok, boşver."
"Saçmalama. Getireceğim sen içeri git."
"Bana söyle ben getireyim."
"Ya hayır getirebilirim. Içeri geçer misin lütfen?" Dedim ciddi bir tonla. Kararsız kalmış gibi baktı ama sonra 'tamam' anlamında başını salladı ve içeri geçti.
Bende mutfağa gittim ve dolaptan meyve suyu kutusunu çıkarttım. Büyük bir bardağa doldurdum ve dengemi kaybetmemek için iki-üç adımda durup dinleniyordum. Sonunda salona geldim ve bardağı Emre'ye uzattım. Bende karşısındaki koltuğa oturdum.
"Şey dün seni getirirken saç lastiğin kopmuş ve saçında takılılı kalmış. Bende, bir nevi benim yüzümden olduğuğu için, sana toka almıştım." Dedi ve başını öne eğdi. Şaşırarak ona baktım.
"Almana gerek yoktu. Bende bir sürü var zaten." Dedim çekingen bir tebessümle.
"Bir nevi benim yüzümden oldu ve ben almak istedim." Dedi ve elindeki tokaları bana uzattı. Tokalar? Elime aldım ve renkli, kalın, saç lastiklerine baktım.
"Tamam ama bir tane yeterdi. Sekiz tane almana gerek yoktu." Sekiz tane toka gerçekten çok fazla!
"Sana yakışırlar diye düşündüm." Deyince utandığımı hissettim çünkü gözlerime bakarak söylemişti bende başımı eğerek kaçırmıştım bakışlarımı. Tekrar ona baktığımda bana baktığını fark ettim.
Tam o sırada kapı açıldı ve annem içeri girdi. Emre'yi görünce şaşırdı.
"Emre, oğlum hoşgeldin." Dedi annem gülümseyerek. Adını nereden biliyordu? Belki de dün izin verirken öğrenmiştir.
"Hoşbuldum efendim." Dedi ve devam etti.
"Şey... ben artık gideyim." Deyince oturduğum yerden kalktım. Annemle kısa bir vedalaştılar. Bende kapıya kadar onunla birlikte gittim. Kapıya gelince Emre bana döndü ve
"Yarın parka gelecek misin?"
"Bilmiyorum, annemin işi olmassa gelirim. Mâlum tek gelemiyorum." Dedim ve keyifsizce güldüm.
"Tamam." Dedi ve ben daha ne olduğunu anlamadan bana sarıldı. Şaşırdığım için tepki vermedim ama sonra bende sarıldım ona. Geri çekilirken dudakları hafif yukarı kıvrılmıştı.
"Ben hastalığımın kimseye bulaşmasını istemiyorum." Dedim. Inşallah anlamıştır sarılmaması getektiğini.
"Sana daha öncede söyledim. Hastalık bulaşacak diye korksaydım, hiç gelmezdim yanına." Sanırım sinirlendi.
"Görüşürüz." Dedi ve benim bir şey dememi beklemeden gitti.
Merhaba.
Oy ve yorum yapın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-
RomanceAşk herzaman benim çocukluk hayalimdi. Ama tüberküloz hastası olduktan sonra hayalimin gerçek olmayacağını anladım. Çünkü hastalığım çok ilerlemişti ve artık tedavi etki etmiyordu. Sonunda sadece ölüm vardı. Kapkara bir karanlık. Hayallerimin olmadı...