İzin verir misin?

230 26 3
                                    

Verem savaş hastanesine gelmişdik. Balgam (özür dilerim internettede balgam yazıyor. Böyle yazmam gerekti) çıkarması gerekti, bununla teşhis konuluyordu. Ve biz şimdi sonuçların çıkmasını bekliyorduk. Sonuçların verildiği odanın kapısına yakın olan koltuklara oturmuşduk. Emre'nin elini sıkıca tutuyordum. Ağlamaktan gözlerim yorulmuşdu. Başımı Emre'nin omzuna koydum. O da başını başımın üstüne koydu. Aylardır buraya gelmiyordum. Hastalığımın olabilme ihtimalini söyleyip, bizi buraya göndermişdi doktorum. Ne telaşla sonuçları bekliyorduk. Hastanede olduğumuzu önemsemeden babamın dizine yatmışdım. Babam saçlarımı okşayıp 'ben burdayım hayatım' diyordu. Annem... annemse ağlamaktan başka bir şey yapamıyordu. Sonuçları doktoruma götürdüğümüzde verdiği cevaplar annem ve babamı yıkmıştı. Çünkü hastalığım ilerlediği zamanlar doktora gitmiştik. Artık öksürürken kan geldiği zamanlar. Ilkte dört kutu ilaçlar vermişlerdi. Mide koruma şurubu felan. Çünkü hastalık akciğerlerden diğerler organlarada bulaşabiliyormuş. Sonra tabii her akşam üstü uyuyordum. Hem ilaçlardan hem de yorgunluktan. Yazın ortasında battaniyeyle uyuyordum. Bana kalsa daha fazla örtünürdüm ama annem izin vermiyordu. Sonrasında hastalığım daha da ilerledi. Bir gün tamamen hayattan vaz geçmişken Emre ile karşılaştım. O beni bırakmadı şimdide öyle bir şey varsa bende onu bırakmıcağım.

"Hayatım..." dediğinde daldığım geçmişimden çıktım. Omzundan başımı kaldırıp ona baktım.

"Efendim?" Emre elini kaldırıp yanaklarımı sildi. Ağladığımı fark etmemişdim bile.

"Sonuçlar çıkmış. Bizi çağırıyorlar." Dediğinde başımı 'tamam' anlamında salladım. Ayağa kalkıp sonuçların verildiği yere gittik ve sonuçları aldık. Benim sonuçlarım bakmışdım ama bir şey anlamamışdım. O yüzden Emre'nin sonuçlarınada bakmadım. Hastaneden çıktığımızda doktorumu aradım. Sonuçlar için yarın gelmemizi istedi. Şuan hastası varmiş ve sonrada eve gitmesi gerekiyormuş. Bizde kabul ettik. Hem bizim içinde iyi olur. Biraz dinleniriz.

Arabaya bindiğimizde Emre çalıştırmışdı ama nereye gideceğimizi söylemedi. Bende pek umursamadım. Şuan sonuçlarda ne çıkıcak onu merak ediyorum. Ve düşünmekten kafayı yiyeceğim. Kafamı dağıtmam gerek.

Araba durduğunda başımı kaldırdım ve etrafıma bakındım. Burası sahil kıyısıydı. Ama denizden uzaktaydık. Ağaçlık bir alan vardı. Oradaydık. Emre başını çevirip bana baktı.

"Bebeğim ne düşünüyorsun?" Bende ona baktım.

"Eğer hastaysan seni bırakmıcağımı, iyileşene kadar yanında olucağımı düşünüyorum." Emre koltukda dik bir şekilde oturdu. Gözleri çok ciddi bakıyordu.

"Bende onu konuşucaktım. Eğer hastaysam senin yanımda olmaman gerekiyor. Hastalı-" hiddetle oturduğum yerde dikleştim.

"Ne yanında olmamasından bahsediyorsun ya? Eğer hastaysan bil ki asla yanından ayrılmıcağım."

"Berra hastalığın tekrarlayabilir."

"Bu umrumda mı sanıyorsun?" Dedim tek kaşımı kaldırarak.

"Benim umrumda ama. Tekrar hasta olmanı istemiyorum."

"Bende senin hasta olmanı istemiyordum! Ama sen ne yaptın!? Beni dinlemedin ve yanımdan ayrılmadın! Bende seni dinlemiceğim ve yanından ayrılmıcağım!" Diye bağırdım. Ne bırakmasından bahsediyor bu? Sırf hasta diye onu bırakacağımı mı düşünüyor?

"Tekrar hasta olmanı istemiyorum." Dediğinde hızla başımı iki yana salladım.

"Um-rum-da de-ğil." Diye tek tek söyledim.

"Istesende istemesende bırakmıcağım. Aklın alıyor mu ya? Beni kendi yerine koy. Sen beni bırakmış mıydın? Bende seni bırakmıcağım!" Diye sözümü bitirdiğimde sırtımı koltuğa sert bir şekilde yasladım. Başımı cama doğru çevirdim ve kollarımı kendime doladım.

Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin