Prens

221 23 5
                                    

Bu aralar üşüttüm herhalde. Üstümde bir kırgınlık var. Çok fazla hapşuruyorum ve öksürüyorum. Aslında çok hapşurmak da verem hastalığının belirtileri. Ama ben tekrar hasta değilim. Dediğim gibi sadece bir kırgınlık var üstümde. Emre' de hasta olduğumu görünce kendini unuttu ve kalkıp bana çorba yapmaya gitti. Ona her ne kadar kendisininde hasta olduğunu söylesemde, bugün iyi hissettiğini söyledi. Ilkte inanmadım. Beni ikna etmek için söylediğini zannediyordum ama çok az da olsa bir dinçlik var. Doktora gideli neredeyse bir hafta oldu ve ilaçlar Emre'ye iyi gelmeye başladı. Bu da onun bir kanıtı. Bende zaten kötüyüm kabul ettim ve gidip içeri yattım.

Battaniyeme iyice sarıldım. Sonbahara girdik ve artık havalar soğumaya başladı. Bir de hasta olduğum için üşüyorum. Televizyonda ordan oraya gezip duruyorum. Sevdiğim hiçbir şey yok.

"Bebeğim." Arkamdan gelen sesle o tarafa döndüm. Emre elinde ki tepsiyle birlikte bana yaklaşıyordu. Uzandığım yerde biraz dikleşip oturdum.

"Bardeş kur." Dedi. Dediğini yaptım. Tepsiyi bacaklarımın önüne, koltuğa koydu. Kendisinde karşıma aynı benim gibi oturdu. Elimi kaşığa atmıştım ama Emre erken davrandı ve kaşığı aldı.

"Ben yedirmek istiyorum."

"Peki. Olur." Ellerimi bacaklarımda ki battaniyenin üstünde birleştirdim. Emre ekmekten bir parça kopardı ve çorbanın içine attı. Onu biraz çorbaya buladıktan sonra kaşığa aldı. Elini yavaşca ağzıma doğru getirdi. Bende ağzımı açtım ve kaşıkta ki çorbayı içtim.

Uyandığımda yatakdaydım. Çorbamı içirdikten sonra Emre uyumam için diretti ve o kazandı. Sol tarafıma baktığımda onunda uyuduğunu gördüm. Ikimizde hastayız, ikimizde birbirimize bakıyoruz. Ona bakmaya diye geldim ben hasta oldum.

Gözlerimi açmak zor geliyo. Sanki içleri alev gibi yanıyor. Hareket etmeye halim yok. Sanırım sabah ki kırgınlık hastalığa dönüştü. Ve sanırım ateşim var. Şu an kalkıp soğuk su ile yüzümü yıkamam gerekiyor ama gözlerimin ağırlığına dayanamadım.

Yüzüme değen soğuk şu ile yerimden fırladım. Banyoda küvetin içindeydim. Ben buraya ne ara geldim? Üstümde sadece iç çamaşırlarım var. Banyonun kapısı açıldı ve içeri Emre girdi. Elinde giysiler vardı. Bana baktı ve yanıma gelmeye başladı.

"Emre beni sen mi getirdin buraya?" Küvetin yanına dizlerinin üstüne oturdu.

"Uyandığımda seni öpmek istedim. Öperken ateşinin olduğunu anladım ve direk banyoya getirdim. Şimdi iyi misin?" Dedi ve elini alnıma koydu. Biraz öyle durduktan sonra elini çekti ve ayağa kalkti.

"Ateşin biraz düşmüş. Ben çıkayımda sen giyin." Dedi ve elindeki kiyafetlerimi klozetin üstüne bıraktı ve banyodan çıktı.
Akşama kadar Emre bana baktı. Yorgun o da. Bunu gözlerinden görüyorum ama bana belli etmemeye çalışıyor. Bütün gün yatak dan çıkamama izin vermedi.

Geceye doğru son bir ilaç verip yatmaya karar verdi.

"Aşkım."

"Efendim bebeğim?" Ona biraz daha sokuldum. Üşüyorum ve ona sıkıldıkça ısınıyorum.

"Sen ilaçlarını içtim dimi?" Biraz sessiz kaldı.

"Şey... unuttum." Yattığım yerden doğruldum. Yatak dan çıkıp ilaçlarını almaya mutfağa gittim. Bana bakmaktan ilaçlarını içmeyi unutmuş. Daha yeni iyi olmaya başladı. Şimdi ilaçlarını aksamaması gerekir. Haftaya da kontrole gideceğiz. İnşallah sonuçlar iyi çıkıcak. Ben öyle inanıyorum.

Odaya geri döndüğümde yorgana iyice sarılmış uyuyordu. Üzgünüm benim beyaz atlı prensim, seni uyandırmam gerek. Yanına gidip yatağa oturdum. Önce ilaçları komidinin üstüne koydum. Malûm önce prensimizi uyandırmamız gerek. Ama onu böyle biraz izlesem sorun olmaz sanırım.

Onu ne kadar da çok seviyorum. Böyle; hayatımı verebilecek kadar çok seviyorum. Belki kötüdür bu kadar çok sevmek ama benim için en güzel şey. O ve ailemden başka kimsem yok. Gerekmiyor da zaten. Onlar bütün hayatımı kaplıyor. Elini yavaşça yanağına koydum. Yeni çıkan sakalları... hatırlıyorum da bir gün tıraş olurken yanağını kesmişti sonrada bana, yavru köpek bakışı atıp 'öp de geçsin' demişti. Ben yara olan yerini öperken başını çevirdi ve dudaklarımızı birleştirdi. Yaramaz prensim benim. İnanıyorum ki o iyi olacak.

"Emre."

"Hı." Dedi. Gülümsedim.

"Hadi ama bebeğim." Dedim onun taklidini yaparak. Tabii sesimi karşılaştırınca çok iğrenç bir ses oluştu. Hiç beklemediğim anda Emre kahkaha atmaya başladı. Bende kendimi tutamadım ve kahkaha atmaya başladım. Tabii Emre rahat durmadı ve beni gıdıklamaya başladı. Sonunda beni rahat bıraktığında hâlâ gülüyordum ve karnım ağrıyordu. Emre beni kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Saçlarıma derin bir öpücük kondurdu.

"Sen hep gül bebeğim." Dedi. Bebeğim derken benim sesimi taklit etti. Bu ses daha iğrençti. Bizde dayanamadık ve yine kahkaha atmaya başladık. Ama bu sefer yatağa devrildik.

Kontrol günü...

Sonuçları beklerken her an ölebilirim. Emre yanımda elimi tutup beni sakinleştirmeye çalışıyor ama o benden daha heyecanlı. Sonunda doktorun sekreteri bizi odaya çağırdı. Aynı şekilde masanın karşısında ki koltuklara oturduk. Doktor gözlüğünü çıkarttı ve gülümsedi.

"Bu aralar nasıl hissediyorsun Emre?"

"Ben daha iyiyim. Mesela daha dincim. Bu aralar yemek yemeğe başladım. Ve gözlerim ya da başım ağır gelmiyor artık."

"İlaç tedavin bitti. Test sonuçları bayan iyi. Bundan sonra meyve ve sebze tüketmeye devam et. İki hafta sonra gelin. İyi olacağına eminim ama işimi garantiye almayı severim. Geçmiş olsun." Dedi ve tekrar gülümsedi. O an sanki dünyaları verdiler. Emre bana sırıtarak bakıyordu. Çok mutluyum. Onun o mükemmel gülümsemesiyle bende gülümsedim.

Bu aralar ne çok düşündüm. Hani yaşlı insanlar vardır ya bir köşede otururlar, camdan dışarı bakıp uzaklara dalarlar ya heh ışte şu an bende öyleyim.
Hayatımı düşünüyorum.
Hiçbir anıyı unutmak istemiyorum.
Emre ile ilgili olanları unutmaya korkuyorum.
Sanırım ona doymadan, daha fazla ani yaşayamadan ölmekten korkuyorum.
Birde beni burda bırakıp onun ölmesinden korkuyorum.
Onsuz bu dünya nasıl yaşanır?
Yaşanır mi? Onuda bilmiyorum.
Nefes almadan yaşanmaz ki ama. O giderse bütün nefesimi alır gider.
Peki ben gidersem...
Onun nefesini alır gider miyim?
Ben onun nefesi miyim?
O bensiz yapabilir mi? Benim onsuz yapamayacağım gibi.
Ben ölürsem ne yapar?
Ağlar mi? İsyan eder mi? Hayata küser mi? Ya da kendine yeni bir sayfa mi açar?
Sanırım kendine yeni bir sayfa açmasını isterim.
Ben gitsem bile mutlu olmasını...
O gitse ben mutlu olamam ama onun mutlu olmasını her zaman isterim.
Kiminle olursa olsun...
Eğer ona doyamadan gidersem ağlamasın. Gözleri kızarır.
İsyan etmesin. Allah çok kızar.
Hayata küsmesin. Kendimi suçlu hissederim.
Yeni bir sayfa açsın...

Damlayan göz yaşıma aldirmadan, kağıdı ikiye katladım. İyice yaşlılara benzedim.

Merhaba iki gündür sahura kadar bölüm yazıyorum. İnşallah bergenirsiniz. Önceki bölümde iki kişide olsa yorum yapmışlardı ve beni çok mutlu etmişlerdi. Bana fikirlerinizi söyleyin, elestirin, yorum yapın. Hepsini bekliyorum.

İyi ramazanlar. Oruç tutanalr; Allah hepimizin orucunu kabul etsin inşallah.

Sizi seviyorum ❤❤❤

Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin