Sonunda Emre sustu. Kafamı kaldırıp çocukları izlemeye başladım. Biraz daha oturunca canım sıkıldı ve saçlarım terlememe sebep oluyor. Bende cebimden çıkartığım tokayla hemen bağlıyıverdim. Artık o kadar sıkılmıştım ki ister istemez derin bir nefesle birlikte 'of' dedim. Emre bunun üzerine bana baktı.
"Sıkıldın mı?"
"şey... aslında, evet. Sıkıldım."
"Bir şey yapmak ister misin?" 'Bana mı dedin?' Der gibi baktım ama o umursamadı.
"Hastayım ve insanlar arasında dolaşmam, hem onlar için hem de benim için zararlı. Hatta senin bile yanımda durmaman lazım." Dedim ve bankta biraz daha uzaklaşdım. Hemen kaşlarını çattı.
"Çok şaçma konuştun. Eğer öyle düşünseydim hiç gelmezdim. Birdaha duymayacağım öyle bir şey." Dedi ve beni kendine doğru çekti. Aramızda mesafe vardı ama çok fazla değil. Neden kızmıştı ki? Ve birdaha duymayacağım dedi. Birdaha görüşecez mi?
"Nereye gitmek istersin?" Dedi.
"Anlamıyor musun? Hastayım bu yüzden insanların arasında gezemem. Hastalığım bulaşıcı. Ve yorgun bir insanım kendi başıma yürüyemem." Dedim.
"Sahil buraya yakın. Sahile gidelim mi?"
"Sen anlamamak için direniyorsun resmen. Sana yür-"
"Sen gelmek istiyor musun? Onu söyle."
"Şey... aslında bâyâdır bir yere gitmiyorum. Evet sahile gitmek güzel olur ama annem orada oturuyor ve izin verebileceğini zannetmiyorum." Dedim annemi işaret ederek.
Emre bu dediğimin üzerine hemen kalkıp anneme doğru ilerlemeye başladı. Ben şaşkınca ona bakarken o annemle gülümseyerek konuşuyordu. Bir vakit sonra Emre ve annem telefonlarını çıkarttı. Sonra annem bana baktı el sallayıp gitmeye başladı. Şaşkınca ona bakarken Emre bana doğru sırıtarak gelmeye başladı. Yanıma geldi.
"Hadi gidelim." Dedi. Bende artık kaderime razı olarak ve sahilin bana iyi geleceğini umarak ayağa kalkıyordum ki Emre beni durdurdu. Ona 'ne oldu?' Bakışını attım. Emre bunu umursamadı ve beni birden kucağına aldı. Istemeden çığlık attım ve düşmemek için ellerimi Emre'nin boynuna sıkı sıkı doladım
"Emre. Ne yapıyorsun!?" Dedim bağırarak.
"Hastasın ve yürümek senin için çok zor, hatırlatayım." Dedi
"Evet ama beni taşımana gerek yok. Senden destek alarak yürüyebilirim. İndir beni." Biraz daha sakin söyledim.
"Hayır. Seni indirmeyeceğim için, rahatına bak." Sırıtarak sonrada göz kırpıp yürümeye devam etti. Bende omuzlarımı silktim ve başımı tutamadığım için, Emre'nin göğsüne koydum. Rahattım ama sessizlik canımı sıktı.
"Annemden nasıl izin aldın? Ben izin vermez zannediyordum." Deyince güldü.
"Cazibemi kullandım." Dedi. Bende buna güldüm.
"Gerçekten nasıl izin verdi?"
"Annenin yanına gidince, senin arkadaşın olduğumu ve biraz sahile inmek istediğimizi söyledim annen izin verdi ve birşey olursa diye telefon numaramı aldı." Bu arada sadece ben onun adını biliyorum. Adımı bilmek istemiyor mu?
"Adımı merak etmiyor musun?"
"Hayır. Zaten biliyorum Berra." Deyince çok şaşırdım. Nereden biliyor ki?
"Nereden biliyorsun?"
"Orası bana kalsın." Dedi.
"Ama söyles-"
"Aa bak sahile geldik bile." Deyince başımı çevirip baktım evet gelmişiz. Beni taşımaktan yorulmadı mı?
"Keşke beni taşımasaydın, yor-"
"Hayır yorulmadım. Kuş gibi bir şeysin zaten." Cevap vereceğim sırada bir banka oturduk. Ben hemen cebimden yeni bir maske çıkarıp ağzıma taktım. Ve denize bakmaya başladım. Başımı sol tarafa çevirdiğimde Emre maskeme bakıyordu.
"Ne oldu?"
"Y-yok. Yok birşey." Kekelemişti. Sanki birşey hatırlamış ya da düşünüyormuş gibi duruyordu. Bende üstelemedim. Bir vakit sonra Emre konuştu.
"Dizine yatabilir miyim?" Diye sorunca şaşırdım.
Bi sorun olmaz elbet ama tuhaf geldi. Yine de bankta geriye doğru yaslandım. Emre başını dizlerime koyup, sırtının üstüne yattı. Ve bana gülümseyerek baktı. Bende ister istemez gülümsedim.
"Şarkı söylesene." Dedi.
"Ben mi? Hayır tabi ki de."
"Neden?"
"Sesim berbattır ve ailem dışında kimse duymamıştır beni şarkı söylerken."
"Kimse duymadıysa, sesinin berbat olduğunu nereden biliyorsun? Hadi ama söyle bir kıta." Doğru söylüyor aslında.
"Tamam." Heycan bastı! Derin bir nefes aldım. Maskemi ağzımdan çekip, çeneme sabitledim. Yoksa sesim daha kötü çıkardı.
Ve söylemeye başladım.
"Bak yıldızlar altında gözlerimin içine
Duy rüzgarların bize anlattığı birşey var
Bir fısıltı gibi bazen o en büyük çığlıklar
Bilmezler mi gelir geçer en büyük fırtınalar
Biz aşkı meleklerden çaldık
Birbirimize sımsıkı bağlandık"
Şarkıyı söylerken Emre dizlerimden kalkmıştı. Gözlerim kapalı söyledim. Sonunda gülümseyerek gözlerimi açtım ve Emre' ye baktım. O da bana gülümsüyordu. Sonra alkış sesleri duyuldu. Başımı sahile çevirdiğimde birkaç kişi beni gülümseyerek alkışlıyordu. Utandığımı hissettim. Maskemi hemen ağzıma çektim. Tekrar Emre' ye baktığım da beni kendine çekti ve sarıldı. Şaşırdım. Hem de çok. Ama sonra bende ellerimi beline doladım. Bunun üzerine Emre kollarını sıklaştırdı ve kulağıma
"Sesin o kadar da kötü değilmiş." Dedi. Geri çekilirken söylediğine gülümsüyordum.
"Artık eve gitsem iyi olur." Dedim ve oturduğum yerden kalktım. Giderken de kendimi ona taşttıramam ama ondan destek alarak yürürüm.
"Hey dur bekle."
"Hayır Emre yürürüm. Sadece senden destek alsam olur. Tamam?"
"Gerçekten ağır gelmiy-"
"Hayır Emre. Şimdi yardıma geliyor musun? Yoksa ben kendim başımın çaresine bakayım mı?" Dediğimde hemen kalkıp yanıma geldi. Bende koluna girdim ve sıkıca tutundum.
10 dakika oldu ve biz yolun yarısına geldik. Ama çok yoruldum artık ayaklarımın mecali kalmadı. Tam düşeceğim sırada Emre beni belimden yakaladı ve hemen kucağına aldı. Itiraz edemedim çünkü o kadar çok yoruldum ki hemen ellerimi boynuna doladım ve başımı göğsüne koydum. Yorgunluktan dolayı uykum da geldi ama uyuyamazdım, o kadar da değil.
"Niye seni dinledim ki? Bak ne kadar yoruldun." Dedi. Bir şey demedim. Hem haklıydı hem de zaten cevap verecek güç yoktu. Gözlerim kapanmaya başlıyordu. Kendimi zor tutuyordum.
"Evimin yolunu bilmiyorsun."
"Biliyorum. Annen söylemişti. Hem sen yolu boşver çok yoruldun. Kapat gözlerini." Itiraz edecek hâlim yoktu bende Emre'nin kokusuyla huzurla gözlerimi kapattım.
Merhaba.
Oy ve yorum yapın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-
RomanceAşk herzaman benim çocukluk hayalimdi. Ama tüberküloz hastası olduktan sonra hayalimin gerçek olmayacağını anladım. Çünkü hastalığım çok ilerlemişti ve artık tedavi etki etmiyordu. Sonunda sadece ölüm vardı. Kapkara bir karanlık. Hayallerimin olmadı...