Bana adını söyledikten sonra bir şey demedim. Elbet sorsaydı bende ona adımı söylerdim ama sormadı. Bende yoluma devam ettim ve evimize geldik.
Çok yorgundum direk odama gidecekken annem seslendi.
"Berra dur orada yemek ye sonra gidersin odana." Dedi.
"Ama anne yol beni gerçekten yordu." Sesimden anlaşılıyordu zaten çok yorgun olduğum.
"O zaman sen git odana ben sana çorbayla ekmek getiririm. Zaten başka bir şey yemiyorsun."
Annem hayır desemde zorla yedireceğini bildiğim için 'tamam' diye mırıldanıp eşyalardan destek alarak odama gidip yattım. Yatağımın yanında duran komidinin üstündeki kitabı aldım ve okumaya başladım.
Okuyorum ama herhangi bir şey anlamıyorum. Aklımda o çocuk, yani Emre ve mavi gözleri vardı. Mavinin en güzel tonunu almış o gözleri. Benim gözlerimin mavisiyle âlâkası yoktu. Onun gözlerinde mutluluk yoktu. Sanki bir olay, onun gözlerindeki mutluluğu alıp götürmüş gibiydi. Bom boşdu gözleri. Saçları aynı benimkiler gibi; kumral ve dalgalı.
Kapım tıklatılınca yorgun gözlerimi kapıya dikip kimin geldiğine baktım. Annem gelmişti. Zaten başka kim olabilir ki?
"Kızım birazdan getireceğim çorbayı uyuma sakın." Dedi. 'Tamam' anlamında başımı sallayınca annem çorbayı getirmeye giti.
Öksürük krizine girmiştim -zaten sürekli olan bir şey- ve peçeteye bakmaya korkuyordum. Kan görmek hiç iyi gelmiyor. Annem kapımı tıklatıp içeri girdi.
"En sevdiğin çorbadan yaptım." Dedi gülümseyerek. Bende gülümsedim ve annemin yatağıma oturmasını izledim. Yatağımda doğruldum ve otururdum. Annem çorbamı içirirken birden durdu ve bana baktı. Yüzünde muzip bir ifade vardı.
"Neden öyle bakıyorsun anne?"
"Bugün yanındaki çocuk kimdi?"
"Emre." Dedim.
"O kim? Arkadaşın mı?"
"Arkadaşım değil. Bankta otururken yanıma geldi. Sohbet etmeye başladık o kadar."
"Hmm." Dedi iğneleyici bir tonda. Sonra tekrar çorba içirmeye devam etti. Çorbam bitince annem yanımdan gitti. Yanıma yaklaşmaları çok tehlikeli çünkü hastalığım bulaşıcı. Emre de yanımda oturdu ama benden biraz uzaktaydı ve zaten bir kere yan yana durmakla hemen bulaşmıyor. Ama annemler sürekli yanımda ve onlarada bulaşır diye korkuyorum. Onlara bana fazla yaklaşmayın dedikçe bana kızıyorlar.
Düşünmeyi bıraktım ve gözlerimi kapatıp uykuya daldım.
♠♥♣♦♠♥♣♦
Uyandığımda sabah olmuştu. Rahat uyumuştum - gece öksürerek uyandıklarımı saymassak-
Bugün, nedensiz bir şekilde kendimi mutlu hissediyorum. Ayrıca hastalandığımdan beri ilk defa biraz - çok az- kendimi dinç hissediyorum. Kalktım yatağımı topladım sonra her sabah olduğu gibi odamdaki eşyalardan destek alarak banyoya yürüdüm. Elimi yüzünü yıkadım ve camın önündeki tekli koltuğuma zar zor gidip oturdum. Derin bir nefes aldım. Yorulmuştum. Hazır neşem yerindeyken telefonumu aldım ve şarkı açtım.
Right from the start, you were a thief,
En baştan beri, sen bir hırsızdınYou stole my heard and
Kalbimi çaldın veI your willing victim
Ben senin istekli kurbanınI let you see the parts of me
Görmene izin verdim hepsi de
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-
RomanceAşk herzaman benim çocukluk hayalimdi. Ama tüberküloz hastası olduktan sonra hayalimin gerçek olmayacağını anladım. Çünkü hastalığım çok ilerlemişti ve artık tedavi etki etmiyordu. Sonunda sadece ölüm vardı. Kapkara bir karanlık. Hayallerimin olmadı...