Bugün yine hastahaneye gideceğim. Hep aynı şeyler; kontrole gireceğim herzaman ki gibi ilerleme olmayacak. Sonra tekrar eve geri gideceğim.
Hastahaneye her gidişimde bir umut oluyordu ama artık kalmadı.
"Berra kızım heycanlı mısın? Belki bi gelişme vardır?"
Dedi annem sevinçle."Hayır anne hiçbir heycan, umut, iyi düşünce falan yok artık bende! Ben umudumu yitirdim! Her gidişimizde ya bi değişiklik olmuyor ya da daha fazla ilerlemiş oluyor! Yok artık ilerleme sizde bunu kabul edin!"
Biraz bağırdım sanırım. Ama ne yapabilirim? Sürekli bu konuda iyi şeyler düşünmemi istiyorlar ama olmuyor işte.
"Ben arabadayım." Dedim ve telefonumu alıp arabaya gittim.
Ben kabullendim annem hala umut olabilir diyor.
Annem ve babam arabaya bindiler ve araba hareket etmeye başladı. Annem birşey demedi bende zaten kulaklığımı taktım. Hastalığımdan dolayı çok halsiz ve uykulu bi halim var. Şimdide öyleyim, nefes almaya bile üşeniyorum. Yakında nefes almama gerek kalmayacak zaten.
Hastahaneye gelince müziği durdurdum ve arabadan indim. Bu hastane işleri beni çok yoruyor.
Merdivenleri çıkıp doktorun odasına girdik
"Merhaba, hoşgeldiniz." Dedi yaşlı ve gözlüklü klasik doktorum.
Annem ve babam doktoruma
"Merhaba." Diyip doktorun gösterdiği koltuklara oturdular. Bende boş olan bir yere oturdum.
Doktorum:
"Berra kızım kendini nasıl hissediyorsun?" Diye bana sordu. Burukça gülümsedim.
"Ölmüş ciğerlerle sen nasıl hissederdin? Neyse." Dedim. Herkese bu konu hakkında çıkışıyorum, bunun farkındayım ama ne yapabilirim ki? Hastalığım fazlasıyla ilerlemiş ve öleceğim. Niye kimse bunu kabul etmiyor ki?
Doktorum 'pekâlâ' diye mırıldandı, sonra da beni muayene odasına aldı. Testler için gerekli olanları yapıp koridordaki koltuklara oturup sonuçları beklemeye başladık.
Fazlasıyla yoruldum. Hem ruhen, hemde bedenen. Dar ve uzun koridor bomboştu. Annem ve babamın heycanlı bekleyişleri ve benim baygın bakışlarım dolduruyordu koridoru. Sahi kimse bu koridordan geçmezmi ya?
Sonunda test sonuçları çıktı ve doktorun odasına girip koltuklara oturduk. Doktor, sonuçları incelemeye başladı. Hiç heycan yoktu çünkü sonuç, aynı çıkacaktı; iyileşme yok.
"Berra kızım sen annen ve babanı dışarıdaki koltuklarda bekler misin?" Dalga mı geçiyor?
"Sonuç; ilerleme var ama kötü yönde. Yakında öleceğim ve ailemden beni mutlu etmesi için bir şeyler yapmasını isteyeceksiniz. Benim yanımda söylemiyorsunuz çünkü 'zaten yakında ölecek, bari daha fazla üzülmesin' düşüncesiyle. Ama tabii ki dışarıdaki koltuklarda bekleyebilirim." Dedim ve odadan çılıp koltuklara yönelip oturdum.
Derin bir nefes aldım. Şu an annem ve babama aynı şeyleri anlatıyor. Ben hasta, yorgun, uykusuz ve sıkılan.... Herneyse beni yanlız bırakmamalılar. Al işte tuvaletim geldi nasıl gideceğim şimdi. 'Herneyse' dedim ve duvardan destek alarak kalktım.
1.adım, 2.adım, 3.adım, 4, 5, 6.....
10. Kendi başıma 10 adım attım! Bu düşünceyle yüzümde bir gülümseme oluştu.
"Hem gülumseyip, hem ağlamayı nasıl başarıyorsun?" Dedi, bir ses. Bakışlarımı ayaklarımdan kaldırıp karşımdaki çocuğa baktım. Ağladığımı fark etmemiştim.
"Sende, aylardır kendi başına en fazla 5 adım atıp, aylar sonra tek başına 10 adım attığında, hem gülümseyip hem ağlamayı aynı anda nasıl yaptığımı anlarsın." Dedim. Ah konuşmak bile yorucu oluyor. Şuan o kadar çok yorgunum ki gözlerim kararmaya başlıyo.
"Tamam sakin ol. Birşey demedim. Ben seni yanlız bırakayım da hem ağla hem gül tamam mı?" Dedi yarım ağız gülümseyerek. Tabi benim hem yorgun hemde ciddi bakışlarımı görünce gülümsemesi yavaş yavaş söndü.
Bir adım atıp yanımdan geçeceği sırada gözlerim karardı, başım döndü tam düşecekken çocuğun kolunu sıkıca tuttum. Bakışları beni bulunca sanırım bayılacağımı zannedip beni koltuklara götürüp oturttu.
"Hey iyi misin?"
Hâlâ gözlerim kararıyordu ve ben hâlâ çocuğun koluna sıkıca tutunmuştum. Cevap veremiyordum ki.
"Berra! Kızım ne oldu?" Diye bağıran annemin, bize doğru geldiğini anlamak zor değil. Yanımda ki çocuğa neler olduğunu soruyordu annem. Ama ne konuştuklarını anlamıyordum. Birden havalandığımı hissettim. Babamın tanıdık kokusuyla beni arabaya taşıdığını anladım.
Evet, artık tam olarak herşeyin farkına vardım. Yavaş yavaş, içten içe, gün geçtikçe eriyip, ölüme yaklaşdığımı....
Merhaba.
Oy ve yorum yapın lütfen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapbozumun Parçası -Düzenleniyor-
RomanceAşk herzaman benim çocukluk hayalimdi. Ama tüberküloz hastası olduktan sonra hayalimin gerçek olmayacağını anladım. Çünkü hastalığım çok ilerlemişti ve artık tedavi etki etmiyordu. Sonunda sadece ölüm vardı. Kapkara bir karanlık. Hayallerimin olmadı...