Birkaç gün sonra hastaneden taburcu olmuştum. Bana ilaç gibi gelmişti doğrusu. Çünkü Hüzün beni hiç rahat bırakmıyordu. Sürekli yastıklarımı kontrol ediyor, yediğim lokmalar ona az geldiği için zorla daha fazla yedirmeye çalışıyordu. Bu saçmalıktan vazgeçsin diye istifra bile edecektim de, dua etsin yanımızda Batu vardı. Sağ olsun Batu'da sık sık yanımıza uğruyordu.
Aralarında bir şey olduğuna adım gibi emindim ama görmezden geliyordum. Şimdilik. Çünkü ara ara bakışmalarını yakalıyordum. Birbirlerine alttan alttan gülücükler atıyorlardı. Aptal aşık gibiydiler, düşününce bile tüylerim dikiliyor.
Şakası bir yana, mutluydum onun için. Hüzün'ün hayatına bu zamana kadar sadece iki kişi girmişti ve ikisinin de sonu anlaşılacağı üzere hüsran olmuştu. Biri üniversite zamanlarındaydı. Beyefendi yurt dışında okumak istediği için, düzenli bir ilişki istememişti. Hüzün de sadece birkaç saat yas tutup yine eski haline dönüvermişti.
''Zaten kıl kuyruk bir şeydi. Gülerken de horultuya benzer sesler çıkarıyordu.'' Deyip şikayetlerini sıralamıştı.
Diğer aşığımız ise çiçeği burnunda bir bankacıydı. İlk başta her şey çok eğlenceliydi Hüzün için. Ama oğlan bizim kıza iyiden iyiye abayı yakıp da annesiyle tanıştırmaya sıra gelince, bizim kız korkup bastı eyvallahı. Yani anlaşılacağı üzere, Hüzün'de öyle pek düzenli ilişki merakı da isteği de yoktu.
Ama Batu hayatına girdiğinden beri onda bir değişiklik olduğunu sezmeye başlamıştım. Farklı bakıyordu mesela, olgunlaşmıştı. Onunla aynı ortamdayken takındığı tavırlar çok başkaydı. Dışarıdan birinin fark edemeyeceği ince değişikliklerdi ama biz birlikte büyümüştük ve değişiklik her ne kadar küçük olursa olsun, benim gözümden kaçmazdı.
İşte bende dayanamadım ve hastanedeyken Hüzün'e pat diye soruverdim.
''Bana bak, neler oluyor? Hemen anlatıyorsun!'' niyeyse içim kıpır kıpır olmuştu.
''Ne anlatayım, bir şey yok ki...'' suç işlemiş küçük bir kız gibi kaçırdı gözlerini.
''Hüzün, artık beş yaşında küçük bir kız değilsin. Neler olduğunu bana anlatmayacaksın da kime anlatacaksın?'' damardan girip onu kıvama getirir bir güzel öttürürdüm.
''Sen sanki çok anlatıyorsun ya bana neler olup bittiğini! Bana ne, ben de anlatmayacağım!'' bu meydan okumalar bana söker miydi hiç?
''Tamam, önce sen anlat. Ben de anlatacağım.'' Diyerek güldüm. Hüzün yerinde önce bir kıpırdandı. Sonra derin bir nefes verip konuşmaya başladı.
''Aslında neler oluyor, ben de bilmiyorum. Bazen diyorum ki, bu adam benden hoşlanıyor galiba... Ama sonra öyle pislik oluyor ki, öyle kızdırıyor ki beni, onu gebertesim geliyor!'' bir yandan anlatıyor bir yandan da hırsla mimikleri değişiyordu. Onu böyle görünce kendime hakim olamayıp kahkahalara boğuldum.
İmalı imalı bakıp tam konuşmaya başlayacakken, o önce davrandı.
''Tabi sen de şimdi hemen diyeceksin ki, kızım sen aşık olmuşsun, bilmem ne...'' beni taklit ederken aslında gerçeği o da biliyordu da, ben yine ses etmedim. ''Lavinya, ben galiba bu manyağa aşık oldum kızım ya...'' diyerek başını ellerinin arasına alıp umutsuzca yüzünü asarken yine gülümsedim.
''Ee, bunun nesi kötü peki?''
''Bilmiyorum, ama her geçen zaman daha da fazlasını arzuladığımı fark ediyorum... Sana da öyle mi oluyor?'' Diye sormuştu merakla. Bense usta manevralarla onu geri püskürtmeyi başararak lafı değiştirmiştim.
Yoğun bakımdan çıktığım gün Hakan'la konuştuğumuzdan sonra onu pek görememiştim. Nasıl başarıyorsa hep uyuduğum vakitlerde geliyor, ya da kısa telefon görüşmeleri yapıyorduk. Bu yüzden içimi kemiren kurtlar sayesinde soru işaretleri arasında boğuluyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
RomanceKokusu beni kendine çekiyordu. Üzerimdeki saten elbisenin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum. Tüy gibi bir his... Ellerini bacaklarımın altından geçirip hiç zorlanmadan beni kucağına aldı. Elbisenin eteği olabildiğince sıyrılmış, bac...