19.BÖLÜM

88 13 2
                                    


Günler günleri kovalıyorken ben, halam ve Hüzün, babam için koşuşturuyorduk. Babamı ilk kontrolüne götürdüğümüzde Haldun Bey, bir önceki tahlil sonuçlarına göre durumunun şu an daha iyi olduğunu ve herhangi bir operasyona gerek duymadığını söylemişti. İçim öyle rahatlamıştı ki, dolu dolu sarıldım babamın boynuna.

"Sen yanımdayken nasıl iyi olmam güzel kızım? Bak, Rabbim bana seninle birlikte bir kız evlat daha bağışlamış..." diyerek Hüzün'e bakınca, kardeşten öte dediğim masum kız, duyduğu sözlerin memnuniyetiyle gözleri dolarak gülümsemişti. Duyduğum bu sözlere karşın nasıl mutlu olmazdım ki?

Birkaç gün sonra benim de randevum gelip çatmıştı. Kalp atışları dinlenecekti bebeğimin. Aslında bugünü böyle hayal etmemiştim son zamanlarda. Hakan'a bebeğimizin müjdesini verecektim, beraber dinleyecektik mucizemizin minik kalbinin atışlarını. Ama bu müjdeyi öyle üstünkörü, gelişigüzel vermek istemiyordum sevdiğim adama. Özel olsun istiyordum her şey... Yıllar sonra bile hatırladığımızda heyecanlanmak istiyordum o anları...

O yüzden sabah erken kalkıp hazırlanmıştım. Tahliller yapılması gerektiği için aç gitmem gerekiyordu. Dün gece doktorum bizzat arayıp randevumuzu hatırlatırken söylemişti.

"Canım, ben hazırım. Sen de hazırsan çıkalım." Odamın kapısından usulca seslenen Hüzün'e cevap verdim aceleyle.

"Tamam, kuzum. Sen in, hemen geliyorum." Diyerek gömleğimin düğmelerini ilikleyip aceleyle çantamı da aldıktan sonra vakit kaybetmeden evden çıktım.

"Çok heyecanlıyım!" Yol boyunca defalarca söylediğim bu sözden sonra Hüzün kıkırdamıştı.

"Lavinya, artık uzatmasan da Hakan'a anlatsan... Bu hafta bir plan yapalım, söyle artık adama. Yoksa doğduğunda falan öğrenecek yani bu gidişle."

"Ya, Hüzün... O değil de, Hakan... Bu aralar bir tuhaf sanki..." dedim dayanamayarak. Günlerdir içimde büyüyen sıkıntıyı görmezden gelemedim daha fazla. Ne kadar içimde tuttuysam, o kadar büyüyordu sanki.

"Nasıl yani? Ne tuhaflığı?" Diye sordu kaşlarını çatarak.

"Normalde çok sık arar, onu aramama bile fırsat vermez. Eğer arayamayacağı bir durum olursa önceden haber verir. Mesaj atsam anında yanıtlar. Ama son zamanlarda bırak beni aramasını, onu aradığımda çoğunlukla cevap vermiyor. Mesaj atıyorum saatler sonra kısa kısa cevaplar veriyor. Bir tuhaflık var. Hissediyorum." Hüzün şöyle bir bakıp tek kaşını kaldırdı.

"Bence senin hormonlar erkenden tavan yapmış, kuruntu yapıyorsun. Adamın işi vardır hayatım. Meşguldür belki. Hemen senaryo yazmaya bayılıyorsun."

"Yok, öyle değil. Diyorum ya sana, eğer meşgulse muhakkak haber verir arayamayacağım ya da ararsan açamam diye. Öyle olduğunda bile aradığımda muhakkak açar. Bir şey var bundan eminim. İçim sıkılıyor." Sona doğru sesim kısılırken içimde büyüyen sıkıntı beni daha da boğar olmuştu. Hüzün beni sakinleştirmek için elimi avucuna alıp sıktı.

"Kötü düşünme... İyi düşün, iyi olsun. Bak geldik zaten." Arabadan inip hastaneye girerken hala aklım sevdiğim adamdaydı.

Doktorun odasına geldiğimizde hafifçe kapıyı tıklayıp içeri girdik.

"Doktor Bey, müsait miydiniz?" Diye sordum kibarca. Adam bizi görünce gülümseyerek ayaklanıp oturmak için davet etti. Karşısına oturduktan sonra kısaca konuştuk ve ardından ultrason için işaret ettiği sedyeye yattım.

Hüzün hemen yanı başımda elimi tutup bana destek olurken, doktor karnıma jel sıkıp ultrason aletini gelişigüzel bir şekilde tenimde gezdirmeye başladı. Hemen ardından monitörü kurcaladı ve odada tok ritimli bir ses yankılandı.

ÖLÜM ÇİÇEĞİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin