🔥Günler geçiyordu, o gün konuşulan sözlerin ağırlığı geçmiyordu. Hakan o günden sonra benimle hiç konuşmamıştı. Sanki karşılaşmaktan kaçınıyor gibiydi; sabahın erken saatlerinde gidiyor, gece geç saatlerde geliyordu. Bense sadece tek bir şeyi düşünüyordum; benden ne istiyorlardı?
Günlerdir bu soru üzerinde çok düşünmüştüm. Telefonum yanımda olsa internetten Kenan Sarsılmaz denen bu adamın kim olduğunu araştırabilirdim. Belki bir ipucu bulabilirdim.
Belki Hakan'ı da araştırırdım. Kim olduğunu hala bilmiyordum. Sadece adını ve otomotiv ile inşaat işiyle uğraştığını biliyordum. Bir de sürekli gergin ve gelgitleri olan dengesiz, narsist, sadist, mazoşist herifin teki olduğunu. Her neyse...
O konuşmanın gerçekleştiği günün ertesi başka bir eve geçmiştik. Onlarca araba peş peşe bu büyük eve gelmiştik. Dışarıdan gören biri milletvekili falan gidiyor zannederdi eminim, çalgı çengili bir düğün konvoyu olamayacak kadar sessiz ve ağır bir konvoydu çünkü.
Nerede kapmıştık? Evet, ev diyorduk... Diğerlerinin aksine çok daha büyüktü burası. Kocaman bahçesi vardı ve kaldığım oda bahçeye bakıyordu. Sanırım en sevdiğim özelliği de bahçesinde büyük yaşlı bir salkım söğüt ağacı olmasıydı. Tabi ki de odamın penceresinden rahatça izleyebiliyor olmak...
Dallarının arasına yerleştirilen fenerlerle, akşamları ışıl ışıl parlıyordu. Bazen gece yarılarına kadar kahvemi yudumlarken onu izliyordum. Neden bilmiyorum ama söğüt ağacına karşı içimde anlam veremediğim bir çekim vardı. Hayatım boyunca bu ağacı nerede görsem durup saatlerce izlemek, dokunmak isterdim. Hissetmek...
Bir müddet sessizliğe ve ıssızlığa alışınca burası bana bir hengamenin ortasına düşmüşüm gibi hissettirmişti. Evde güvenlikten sorumlu tonlarca kişi muhakkak bulunuyordu. Evin yemeği ve temizliğinden de sorumlu birkaç kadın vardı. Ama Hakan'ın hiçbiriyle samimi olduğunu görmemiştim. Hepsine karşı bir çizgisi vardı ve asla o çizgiyi bozmuyordu.
Kamuran Hanımın da burada olduğunu görünce biraz olsun keyfim yerine gelmişti. Bir de Kamuran Hanımın yardımcısı Derya vardı. Çok neşeli ve iyi bir kıza benziyordu. Bu eve geldiğimizden beri Kamuran Hanımdan sonra en sıcakkanlı davranan o olmuştu bana karşı. Herkese karşı önyargılı olan ben bile onlara ısınmakta zorluk yaşamamıştım.
Hakan...
Bunca kalabalığın arasında yalnızdı o da...
Tıpkı benim gibi...
Etrafı insan doluydu ama hiçbirini kendine yaklaştırmıyordu. Bir Batu vardı, öyle söylemişti; ''Tek güvendiğim kişi...''
Ailesinin kaybı ona neler yaşatmıştı kim bilir... Bir yönden şanslıydı aslında; az da olsa vakit geçirmişti onlarla... Dudaklarından 'anne, baba' kelimesi dökülmüştü defalarca, bu duyguyu yaşamıştı... Bense hiç tatmamıştım bunları. Ama yine de onun için daha zor olmalıydı; ben ailemle hiç tanışmamıştım ki; Onların kaybıyla yas tutayım... Sadece yokluk vardı, bir sızı vardı, boşluk vardı... Onlardan gelen sevgi, şefkat nasıl bir duyguydu hiç tatmamıştım ki, yokluğuna düştüğümde yanayım... Hakan daha çok acı çekmişti belli ki; çünkü o tüm bunları tatmıştı, o duyguları öğrenmişti... Ardından yaşadığı kayıp onun için dayanılamaz olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
Roman d'amourKokusu beni kendine çekiyordu. Üzerimdeki saten elbisenin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum. Tüy gibi bir his... Ellerini bacaklarımın altından geçirip hiç zorlanmadan beni kucağına aldı. Elbisenin eteği olabildiğince sıyrılmış, bac...