Cem Adrian & Mark Eliyahu ~ Kül
•
Zemin ayaklarımın altında titredi. Sanki zelzelenin ortasında kalmıştım. Kulaklarım çınlıyor, midem alt üst oluyordu. Yanlış mı duymuştum? Cümlenin öznesi zihnimde alaycı bir şekilde yankılanıyordu.
"Hayrola?" Dedi kollarını göğsünde birleştiren kadın. "Tanıştığına pek memnun görünmüyorsun..."
Gözlerimi kadının gözlerinden alamıyordum. Yüz ifadem ne anlatıyordu bilmiyordum ama gözlerim ateş saçıyordu, bundan emindim. Çünkü aslında gördüğüm gözleri değildi, yüzünü delip geçen karanlığımdı.
"Nesrin! Defol git buradan!" Hakan'ın gürleyen sesi odada yankılandı. Sesini duymak kalbimi kırmıştı.
"Neden ben gidiyormuşum?" Diyen kadın tiksintiyle dönüp bana baktı. "Burada gidecek biri varsa o da tam karşımda duruyor." Kibirli yüzü midemi bulandırmaya başlamıştı. Gözlerim yanıyordu ama nasıl başardıysam yaşların dolmasına mani oldum.
"Batu, çıkar şunu buradan yoksa elimden bir kaza çıkacak!" Hakan'ın hiddeti kadına işlemiyordu anlaşılan ama kadının söylediklerini yalanlamıyordu da. Batu hemen kadına yaklaşıp kolunu tuttu. Kadın kolunu kurtarmaya çalışırken tekrar küçümseyici bakışları bana döndü.
"Anlaşılan aşağılanmaya epey alışıksın, gurursuzca karşımda durabildiğine şaşmamalı!" Dediğinde gözümün önündeki karanlık bir kat daha büyüdü.
Odada keskin bir ses duyuldu. Ardından avucumda bir yanma hissettim. O yanma beni kendime getirdiğinde karşımdaki kadın elini yanağına götürmüş dehşet içinde bana bakıyordu. Ona tokat atmıştım. İçim bir nebze dahi olsa rahatlamamıştı.
"Lavinya, sakin ol..." diyen Hakan'a sert bir şekilde dönüp keskin bir bakış attım. Yüz ifademi görünce şaşkınlıkla donup kalmıştı. Neye şaşırıyordu? Şaşırması gereken kimdi?
"Duyduklarım doğru mu?" Buz gibi çıkan sesim onu daha da şaşırtmıştı. Ama hemen toparladı kendini.
Zihnimde kendi sesimin yankılanmasını işittim.
'Hayır de, yalvarırım duyduklarımın doğru olmadığını söyle...'
"Lavinya, açıklamama izin..." hızla elimi kaldırıp sözünü kestim. Kelimelerimi sertçe tekrarladım.
"Sana duyduklarım doğru mu diye sordum." Bakışlarım onun çıkmaz sokağıydı. Aradığı her neyse bulamıyordu. Eğer duyduklarım doğruysa bulamayacaktı da.
"İzin ver, açıklayabilirim..." Dediğinde bir süre ona baktım. Belki sözcüklere yön veremiyordu dilim, belki zihnimdekileri ifade edebilecek kelimeler çıkamıyordu ama bakışlarım çok daha fazlasını anlatıyordu ona. Ama dilim sessizliğe de dönmüyordu.
Gözlerimi önümdeki gerçeklerden kaçmak ister gibi kapattım. Kapatmamla bir damla yaş usulca kirpiklerimin arasından yanağıma süzüldü. Kendine bir yol çiziyordu ve çizdiği yol tenimi cayır cayır yakıyordu. Sonra gözlerimi açıp daha güçlü bir şekilde baktım yüzüne. Çenemi dikleştirdim ve zehrimi bıraktım.
"Şimdi bununla yaşa... Yaşayabilirsen..." dedim düz bir sesle ama sesimdeki, bakışımdaki acıyı ve geri dönüşü olmayacak o yolu bir tek o görebilir, bir tek o anlayabilirdi. "Hakan Karaarslan, senin hayatından bir Lavinya geçti, ama GEÇTİ... şimdi bununla yetin, yetinebilirsen..." kapkara gökyüzünü andıran gözlerindeki yıldızlar bir bir sönerken sırtımı ona döndüm. Kadına sertçe çarptım ve kenarda duran çantamı alıp arkama dahi bakmadan o odadan çıkıp gittim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
RomanceKokusu beni kendine çekiyordu. Üzerimdeki saten elbisenin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum. Tüy gibi bir his... Ellerini bacaklarımın altından geçirip hiç zorlanmadan beni kucağına aldı. Elbisenin eteği olabildiğince sıyrılmış, bac...