''LAVİNYA!'' Batu'nun bağırışı arabanın içinde yankılanmıştı. Kuyudan beni çıkaran onun sesi olmuştu sanki. Kendime biraz da olsa gelmiş gibiydim.
Boğazımı temizledim. ''Efendim?'' sesim öyle titrek çıkmıştı ki, ağladığım belli oluyordu.
''Lavinya, durdur arabayı! Hemen!''
Ne?
Şaşkınlıkla kaşlarım çatıldı.
''Batu dalga mı geçiyorsun sen? Ne saçmalıyorsun?'' zaten sinirlerim harap olmuştu, bir de saçmalık dinleyecek değildim. Hem neden açmıştım ki telefonu?
Tam aramayı sonlandıracağım sırada konuşunca elim havada donup kaldı.
Yağmur başlamıştı.
''Lavinya, o arabayı durdur ve hemen in! Neredesin?''
''Neden? Neler oluyor?'' derken arabanın hızını biraz düşürmek için ayağım frene gitti.
Defalarca fren pedalına basmama rağmen hiçbir etki olmuyordu.
Tüylerim korkuyla ürperdi.
''Batu... Frenler...'' diyebildim soluk soluğa...
''Lavinya, sana yalvarırım o arabadan in! Arabada patlayıcı var!''
Zihnim panikle alarm veriyordu. Frenlerin tutmadığını dert ederken şimdi bir de patlayıcı gerçeğiyle karşı karşıyaydım. Ellerim karıncalanıyordu. Yapmam gereken şeyi biliyordum fakat harekete geçemeyecek kadar uyuşmuştum.
''Lavinya, çok geç olmadan bir yolunu bul, yakınlarda yokuş varsa arabayı oraya sür!''
Batu'nun sözleriyle etrafa bakındım. Ama herhangi bir yan yol dahi yoktu. O an da araba sinyallerle alarm vermeye başladı. Ekranda 'dikkat' ışığı yanıp sönüyordu. Neler oluyordu?
''Batu, korkuyorum! Yokuş falan yok! Korkuyorum!'' diye bağırarak ağlamaya başladım. Öyle titriyordum ki, yola bile adapte olamıyordum.
''Biliyorum, güzelim. Sakin olman gerek. Bir şekilde inmen gerek... Lütfen dayan, arabayı izliyorum, en kısa zamanda orada olacağım. Sadece bir şekilde in o arabadan!''
Batu'nun bir umudu vardı ama o umut beni artık terk ediyordu. Bir şekilde ölecektim. Ya frenler tutmadığı için, ya da araba patladığı için. Ama ben pes ederek ölmek istemiyordum. Eğer şimdi öleceksem, savaş vererek ölecektim.
Az ileride yolun kenarında tarlalar vardı. Taş yoldansa, toprak daha yumuşak olabilirdi. Derin bir nefes alıp kendimi toparladım. Bir elim direksiyondayken diğer elim kapıdaydı. Kapıyı yavaşça açtım. Güçlü bir rüzgar esti ve saçlarım savruldu. Araba gittikçe hızlanıyordu. Bir yandan açık olan kapıdan yere bakıyordum. Altımda yol hızla ilerlerken vücudumu esir almaya çalışan paniği görmezden geldim. Toprak yola biraz daha yaklaştırdım arabayı. Şansıma yol boştu.
''Batu, Hakan'a söyle, onu çok seviyorum. Ne yaptıysam onu sevdiğim için. Her şey onun için... Onu çok seviyorum...'' ve zaman kaybetmeden kendimi arabadan aşağı attım.
Düştüğüm an nefesim kesildi. Toprak zeminde defalarca yuvarlandım. Başımı korumak için kollarımla gardımı aldım. Omzumun üzerine düştüğüm için canım çok yanmıştı ama kaburgalarımın acısının yanında bu hiçbir şeydi. Etime giren taşları saymıyorum bile. Daha fazla dayanamayacağımı düşündüğüm zaman durmuştum artık. Sırtüstü kararan gökyüzüne döndüm. Soluklarım peş peşe çıkarken bir patlama sesi duydum. Öyle güçlü bir patlamaydı ki, eğer içinde olsaydım paramparça olacaktım. Yerimde zorlukla doğrulup arabanın olduğu yöne döndüm. İnfilak eden araba cayır cayır yanıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
RomanceKokusu beni kendine çekiyordu. Üzerimdeki saten elbisenin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum. Tüy gibi bir his... Ellerini bacaklarımın altından geçirip hiç zorlanmadan beni kucağına aldı. Elbisenin eteği olabildiğince sıyrılmış, bac...