🔥
3. BÖLÜM
10 gün önce, başka bir yer:
Adam elindeki fotoğrafa uzun uzun bakarken, kız için de sinsice planlar yapıyordu. İlk planı düşündüğü gibi yolunda giderse, onun için intikam kapıları ardına kadar açılmış olacaktı. Bu yüzden, düşünürken bile zevkten dört köşe olması kaçınılmazdı.
Diğer yandan ufacık bir hatayla her şeyin berbat olacağı ihtimaliyle hayıflanırken, neyse ki ucundan döndüğü için de keyfi tekrar yerine geliyordu. Kehribar rengi içkisinden keyifle bir yudum aldı. Hemen ardından odasının büyük kapısı tıklatıldı ve yavaşça açıldı.
Karşısına dikilip tereddüt ederek bakışan iki adamı küçümseyerek süzmüş, içinden bu salaklara iş vereceği için de kendine lanetler okuyordu.
Fotoğrafları onların olduğu tarafa doğru itti. ''Bana bakın bu işi berbat ederseniz, kendinize hemen bir çukur kazıp gömün! Beni leşinizle uğraştırmayın!'' hiç suratlarına bakmaya dahi tenezzül etmeden yanan sigarasını dudaklarına götürdü. Onlara doğru bakmasa da birbirlerini dürtüklediklerini göz ucuyla görebiliyordu. Bu iki beceriksiz bir çuval inciri berbat etmezse iyi olurdu. Aksi halde savaş kaçınılmaz olacaktı...
''Kıza en ufak zarar vermeyeceksiniz. Sadece isimleri sorup en fazla gözdağı vereceksiniz. Unutmayın; asıl amaç kızın bu isimlerden, özellikle SARSILMAZ'dan haberdar olup olmadığını öğrenmek. Eğer kızın haberi yoksa da eşeğin aklına karpuz kabuğu sokmuş olacaksınız. Sakın bir aptallık yapmayın!''
''Merak etme, patron.'' Dedi uzun boylu olan.
Adam karşısındakileri bir el işaretiyle defetti. Adamlar çıkarken derin bir nefes çektiği sigaranın dumanını dudaklarından dışarı serbest bıraktı.
''Merak edecek kişi ben değilim. Ben o lanet, şüphe denen illeti uyandıracak kişiyim.''
***
Günümüz...Şaşkınlık, adeta bir volkan gibi patlamıştı içimde. Ardından korku, endişe... Bir bir bu duyguların saldırısına uğrarken midem kasılmaya başladı. Karşımda oturan adamın gerçekliğiyle elim otomatikman bıçak yarasına gitti. Soğuk soğuk terliyordum.
Beni tanıyor muydu acaba diye düşünürken Çetin Şefin kolumu uyarırcasına dürtmesiyle aklım başıma gelmişti. Soğukkanlı olmalıydım. Fakat fokurdayan midem bana hiç yardımcı olmuyordu.
''Lavinya, ne yapıyorsun kızım? Dalıp gitmenin zamanı mı? Kendine gel!'' Şefin sert uyarısıyla kendimi toparlayıp derin bir nefes aldım ve konuklarımıza kısaca tebessüm ederek masadan ayrıldım.
Siparişleri mutfağa bildirdiğim an sanki mümkünmüş gibi kargaşa daha da büyümüş, her çalışan aceleyle işe girişmişti. Bense koşarak mutfaktaki lavaboya gittim.
Hızla yüzümü yıkayıp kendime gelmeye çalışırken aynadaki yansımam benimle dalga geçer gibi aksime bakıyordu. Biraz önce yaşananlar bir hayal ürünüymüş gibi, sanki az evvel gördüklerimle dağılmamışım gibi görünüyordu. Baştan ayağa düzenli ve dimdik.
Görüntümden güç alarak yüzümü peçeteyle kuruladım ve lavabodan çıkıp mutfağa döndüm.
''Lavinya! Çabuk ol, servisleri götürüyoruz!'' Diye seslenen mesai arkadaşıma katıldım hızla. İşe bu kadar alışık olmasaydım, adaptasyon açısından sorun yaşayabilirdim. Çünkü ruh halim o adamı burada gördüğüm andan beri çökmüş durumdaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ÖLÜM ÇİÇEĞİ
RomanceKokusu beni kendine çekiyordu. Üzerimdeki saten elbisenin bacaklarımdan yukarı sıyrıldığını hissediyordum. Tüy gibi bir his... Ellerini bacaklarımın altından geçirip hiç zorlanmadan beni kucağına aldı. Elbisenin eteği olabildiğince sıyrılmış, bac...