Selamlaaaar! 🐥
Hepinize keyifli okumalar, umarım beğenirsiniz.
SINIR:
150+ OY
450+ YORUMSeni seviyorum, Yiğit.
Seni seviyorum, Yiğit.
Seni seviyorum, Yiğit.
Dudaklarımdan ansızın kaçarak beni utanca sürükleyen büyük itirafım, kulaklarımda kendini hatırlatarak sürekli yankılanıp duruyordu. Bir de telefonu onun suratına kapatarak kendimi yeterince rezil ettiğimden emin olduğumdan, gözüme bir gıdım uyku girmemişti. Yatakta dönüp duruyor, şiş gözlerle karanlık odayı izliyor ancak asla aklımdaki sesi durduramıyordum.
Onu seviyordum ve açıkçası bu yeni bir haber değildi. Ancak bu özel cümlenin, benim için böylesi dip bir anda sırf birkaç güzel kelimesinin cesaret aşılandırması dolayısıyla çıkmamasını dilerdim. Ya da en azından yüz yüze olmayı isterdim çünkü telefondan yaptığım itiraf, karşılığında yalnızca sessizliğini bana vermişti. Yüz yüze olsak yeşil gözlerinin bana anlattıklarını okuyabilirdim ama bu şekilde aklımda yalnızca yüzünü buruşturan bir Yiğit canlanıyordu.
Belki de onu sevdiğimi söylediğim için artık benden pek hoşlanmazdı...
Bunun ne kadar aptalca bir fikir olduğuna yirmi dört saat sonra ikna olmaya başlıyordum. Ve bu, bugün akşam yemeğinde annem ve babam boğazlarını temizleyerek benimle konuşacaklarını haber verdikten hemen sonra, doğum günü partisi için izin verdiklerini açıkladıklarından itibaren başlamıştı. Ailemin, dün kırdıkları kalbimi onarmaya çalıştıklarını ve bu iznin de tam anlamıyla bir rüşvet olduğunu biliyordum ama bunun hakkında düşünmedim bile. Konuyu başka şeylerle savuşturacaklarını düşünüyor olamazlardı. Bu tekrar konuşulacak bir olaydı ve geri adım atmaya hiç niyetim yoktu.
Keşke aynı özveriyi Yiğit'e mesaj atmaktan caymamak için de kullanabilseydim. Çünkü elimde telefon öylece dururken bir bacağım stresle titriyordu. Ne olacaktı sanki ona mesaj atıp beni davet ettiği doğum günü partisine geleceğimi haber vereceksem? Bu oldukça normal bir şeydi.
Tabii dün gece duygusal çöküntüm esnasında ona sevgi itirafı yapıp bir de suratına telefonu kaptmasaydım...
"Eminim bunu her on yedi yaşındaki insan yaşıyordur," dedim kendimden oldukça emin bir şekilde. "Yanlış bir zamanda doğru bir şey söylemiş olabilirim. Ama sonuca bak, eski ve artı birbirini götürür. Elde var sıfır! Yani hiçbir anormallik yok."
Bu gayet ikna edici bir konuşmaydı, bu yüzden kendimi tebrik ederken sağ ve sol elimi havada buluşturdum. Kendime çaktığım bir beşlikten sonra kucağımdaki telefonu aldım ve Yiğit'e bir mesaj attım.
Siz: Yiğit
Siz: Annemle babam doğum günü partisi için izin verdiler.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK SENDROMU
Teen Fiction"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç seni aldatıyor." Espiri üçe ayrılırdı: Asla komik olmayan fakat karşısındaki insanın gülüşüne gülündüğ...