MERHABA💋 BURADA SİZİNLE BULUŞMAYI O KADAR ÇOK ÖZLEDİM Kİ...
Şu iki gündür aklımda sürekli Ayrılık Sendromu karakterleri var. İleride o kadar güzel bölümler sizi bekliyor ki... Ayda bir bölüm atıyor oluşum sizi de beni de üzer.
Her neyse, hepinize iyi okumalar. Oy vermeyi ve özellikle yorum yapmayı unutmayın. Yorumlarınızı okumayı sevdiğimi biliyorsunuz :) İyi eğlenceler. ❣️💦
☆
"Yani yarın okul çıkışında Yiğit'le mi buluşacaksın?" Selin'in şaşkınlıkla ve bir o kadar da memnuniyetle dile getirdiği sekizinci sorusuna, "Evet!" diye bağırarak cevap verdim. Fakat bu seferki, diğer ilk üçü gibi neşeyle falan değildi.
"Yani demek istediğin," Selin, kocaman ve şaşkınlık dolu gözleri kısır tabağına düm düz bakarken, "Bu bir randevu mu olacak?" diye devam etti. Parmağını uzatıp kısırın salatalığından bir tanesini ağzına attı ve tekrar bana baktı. "Bu demek oluyor ki öpüşeceksiniz."
"Sinemaya gidiyorlar," Eliz, mutfakta bir şeylerle uğraşan Ezgi'nin annesine duyurmamak için sesini kıstı. "Öpüşmek, yapacaklarının yanında çok masum bir kelime."
Tepki verip bağırmama kalmadan Seray iç çekerek, "Sanırım asla öpüşmeyeceğim." dedi. "Bir erkek arkadaşım da olmayacak ve ben onunla karşılıklı tavla oynayamayacağım." Bu üzüntüsü bir saniye sürdü, omuz silkti. "Neyse, iyi geceler mesajı atmadım diye trip yiyeceğim birini hayatımda istemiyorum."
"Onu kızlar yapıyor," Eliz bir elini sandalyede oturan Seray'ın omzuna koydu. "Olsun, öğreneceksin Seray." Durdu ve ince kaşlarını çatarak mavi-yeşil gözlerini bana çevirdi. "Konumuz neydi ya?"
"Yiğit'le Umur öpüşecekti."
"Ha evet," Eliz birden keyifle sırıtmaya başladı. "Siz öpüşecektiniz. Bak şi-"
"Hayır, öpüşmeyeceğiz." Gözlerimi büyüttüm ve ellerimi iki yana açtım. "Ne alakası var ya? Alt tarafı sinemaya gidiyoruz. Yiğit'le neden öpüşeyim ki hem? Sevgilim falan değil."
"Ama ondan hoşlanıyorsun." Selin işaret parmağını havaya kaldırdı. "Ve o da senden hoşlanıyor. Yani öpüşeceksiniz."
"Ezgi'yle Koray geliyor, kızlar." Ezgi'nin annesi salona girdiğinde aramızdaki tartışmaya dönecek konu birden kapanmış ve bize toplanış amacımızı hatırlatmıştı. Yaşadığımız son şeylerden sonra hepimiz üzgün ve pişmandık, Ezgi'nin arkadaşlığını geri kazanmak istiyorduk ve bu yüzden ona bir özür kutlaması hazırlamıştık. Annesi bize yardımcı olmuştu ve evini açmıştı. General ise bize ayak uydurmuş, bize yardım ediyordu. Yaptığımız bir sürü yemek ve salondaki süsler, yaşananların karşısında dilenecek özür için gerçekten basitti ama bizi affetmesini ummaktan başka bir şey yapamıyorduk. "Ben onlarlı kapıda karşılar, ardından evden çıkarım." Samimi bir şekilde gülümsedi, gözlerine ruhsal yorgunluk çökmüştü. "Gerçekten çok düşüncelisiniz, size kendi adıma teşekkür ederim. ""Tabiri caizse eşeklik etmişiz geçmişte ama farkında bile değildik." Seray gülümseyerek omuz silkti. "Ezgi bizim arkadaşımız. Asıl bize yardımcı olduğunuz için siz teşekkürler."
Ezgi'nin annesi, kapının çalmasıyla birlikte salondan ayrıldı ve ben birkaç saniye tuttuğum gülmemi bastıramadım. "Siz teşekkürler?" diye konuştum Seray'ı taklit ederek. "Bir an gerçekten güzel bir konuşma yapacaksın sanmıştım ama sonda bozdun."
"Siz teşekkürler ne amına koyayım ya?" Seray kabarık saçlarının toplandığı kafasına vurdu. "Türkçe ağlıyor şu an."
"Şş, sessiz olun, geldiler."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK SENDROMU
Teen Fiction"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç seni aldatıyor." Espiri üçe ayrılırdı: Asla komik olmayan fakat karşısındaki insanın gülüşüne gülündüğ...