Se-lam-lar🌙
Bölüm Şarkısı: Halsey - Devil In Me
Emeğimin karşılığı olarak oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın lütfen! Güzel okumalar. 💗
☆
Dün geceden beridir aklımda dolaşan "Yiğit'ten hoşlanıyor muyum?" sorusunu hâlâ aklımdan atamıyordum. Düşüncelerim ikiye bölünmüştü. Biri gerçekten ondan hoşlandığımı düşünüyor, diğeri ise böylesine harika bir çocuğun hoşlanmak için doğru kişi olduğunu düşündüğü için hoşlandığımı sandığımı söylüyordu. Bir anlık gazla aptal gibi kızlar grubuna bunu yazdığım arkadaşlarım ise kafamda dikilmekle meşguldü.
"Bilmiyorum, bence hoş çocuk," dedi Selin. "Evlenmenize- aman, çıkmanıza izin veriyorum."
Babamın karpuz seçerken çıkardığı tok seslerden biri çıktı ve ben gözlerimi, dalgınca baktığım spor sahasından kızlara çevirdim. Seray'ın eli havadaydı.
"Ben izin vermiyorum," dedi ciddiyetle. "Gerçekten hoşlanıp hoşlanmadığını bilmen gerek. Yoksa bu yaptığın Ardıç'ın acısını atlatmak için başkasıyla çıkmak olur. Biz onlara orospu diyoruz. Ve ben haricinde kimse benim arkadaşıma orospu diyemez."
Ne diyebilirdim ki? Mantıklı bir açıklamaydı.
İç çektim ve yutkunarak tekrar sahaya baktım. Ardıç elindeki basket topunu sektiriyordu, sahanın ortasına doğru yürüdü. Atamaz ki, diye düşündüm kendimden emin bir şekilde. Bir elini topun altına, bir elini topun üstüne yerleştirip pozisyonunu alana kadar onu dikkatle izledim. Dizlerini kırdı, sıçradı ve topu potaya doğru salladı. Top potanın çemberinde üç tur attı, ardından dışarı çıkarak yere düştü. Oh olsun!
"Yiğit çok yakışıklı çocuk," Konuşan Eliz'di. "Kesinlikle çıkmalısınız."
"Artık gerçekten sizden bıktım. Tuvalette eteklerini kısaltan, saçını yapmak için sabah beşte kalkan kızlar grubuyla takılacağım," Seray birkaç saniye bekledikten sonra ekledi. "Vazgeçtim, ben onların ağzını yırtarım. En iyisi erkek futbol takımı..."
Hemen bir arkamdaki trübünde oturan Eliz elini sırtıma koydu ve sıvazladı. "Aşkım iyi misin?" diye sordu ondan beklediğim büyük bir ilgiyle. "Hiç konuşmuyorsun."
"Migrenim azdı," dedim gözlerimi kapayarak. Spor salonundan bakışlarımı aldım, kızlara döndüm. Elim şakaklarımdaki yerini çoktan almıştı.
"Senin de ne fena migrenin var," Seray burnumdan bir makas aldı. "Her şeye azıyor. Yavşak piç."
Ağzımın içinde güldüm ve elimi kaldırıp Seray'ın omzuna hafifçe vurdum. "Bayılıyorum sana," diye mırıldanıp yorgun bir şekilde güldüm. Gözlerimi tekrar sahaya çevirdim. Ardıç daha yeni başlamış oldukları tek pota maçındaydı. Ellerini beline yerleştirmiş, ağzından seri nefesler alırken gözleri topu kolluyordu.
Biliyorsun, diye düşündüm. Asla senden özür dilemeyecek ve siz asla barışmayacaksınız. Gelip senden özür dileyecek olsa bile onu affetmeyeceksin ki zaten... Kendine gel, Umur.
"Çıkışta kahve içmeye mi gitsek?" diye soru Eliz. Gözlerim onlarda değildi ancak konuştuklarını duyabiliyordum. Teklifini reddetmek için ağzımı açmaya hâlim yoktu. Çıkışta dershaneye gidecektim.
"Başka zaman yapalım mı?" diye sordu Selin. "Bugün eve hoca gelecek."
Eskiden olduğu gibi çıkışta sürekli bir şeyler yapmamız zordu. Sürekli planlarımız oluyordu ve bu planlar soktuğum derslerden başka şeyler değildi. Artık üniversiteye geçmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
AYRILIK SENDROMU
Teen Fiction"Direkt söylersem kaldıramazsın diye düşünmüştüm,"diyerek sesini hafifçe yükseltti Ezgi. "Madem bu kadar hızlı olsun istiyorsun, al o zaman. Ardıç seni aldatıyor." Espiri üçe ayrılırdı: Asla komik olmayan fakat karşısındaki insanın gülüşüne gülündüğ...